Önder GÜZELARSLAN

Tarih: 21.06.2025 14:11

Ahiliğin Kurucusu Ahi Evren

Facebook Twitter Linked-in

 

AHİLİĞİN KURUCUSU AHİ EVRAN

Anadolu’da 1120’li yıllarda, beylikler döneminde Danişmentliler Beyliği’nin toprakları içinde bulunan, o dönemde adı Gülşehir olan, bugünkü Kırşehir ili sınırları içinde yaşamış, asıl adı Mahmud Nasuriddin olan Anadolu Ahiliği’nin kurucusu Ahi Evran; iyi bilinmesi ve tanınması gereken bir bilge şahsiyettir.

İktisadi, sosyal ve siyasi hayatımızı etkileyen, Ahilik teşkilatını kurarak Anadolu’nun Türklere yurt haline gelmesinde ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük rol oynayan Ahi Evran, İran’ın Batı Azerbaycan tarafında bulunan Hoy kasabasında dünyaya gelmiştir. “Eline, diline, beline sahip ol. Kalbini, kapını, alnını açık tut.” felsefesiyle hareket eden, Ahiliğin temellerini oluşturan Ahi Evran; dünyayı yakıp yıkan, gövde üstünde baş bırakmayan Moğolların insanlığa vahşet yaşattıkları bir dönemde yaşamıştır.

Horasan erenleri gibi Anadolu'ya göç ederek Konya, Denizli ve Kayseri’ye yerleşmiş; Kayseri'de ve Kırşehir'de debbağlık (deri işlemeciliği) yapmış, çağdaşları Şeyh Edebali, Hacı Bektaş-ı Veli ve Tapduk Emre ile birlikte Müslüman Türklerin Anadolu topraklarını yurt edinmelerinde büyük rol oynamış tasavvuf ehli, ilim erbabı biridir.

Ahi Evran’ın çocukluğu ve ilk tahsil dönemi memleketi Azerbaycan’da geçmiş olsa da gençlik yıllarında Horasan ve Maveraünnehir’e giderek o yörede büyük âlimlerden dersler almıştır. Ders aldığı âlimler arasında, dönemin şöhreti çağları aşan Horasanlı din ve fen bilgini Fahreddin Razi de bulunuyor. Ondan fen ve dini ilimler eğitimi alan Ahi Evran’ın asıl dönüşümü, 1204 yılında bir hac yolculuğu esnasında tanıdığı ve kendisinden tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tıp ve tasavvuf eğitimi aldığı Şeyh Evhadüddin Kirmânî ile tanışmasıyla olmuştur.

Hocası ve şeyhi Evhadüddin Kirmânî ile birlikte Anadolu topraklarına gelmiş olan Ahi Evran, şeyhinin kızı Fatma Bacı ile de evlenerek onunla olan bağını güçlendirmiştir. Anadolu’da özellikle esnafa İslamiyet’i anlatarak, dünya ve ahiret işlerini düzenli hale getirmeleri için nasihatlerde bulunmuştur. Hoca Ahmet Yesevî’den beslenmiş olan Ahi Evran, kurduğu Ahilik sistemi ile Anadolu’ya göç eden Türkmenlere hem aş hem iş vermiş; onları tekke ve zaviyelerde iyi bir Müslüman ve vasıflı bir meslek sahibi üretici insan haline gelmeleri için mücadele etmiştir. Onları hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışan insanlar halinde yetiştirmiştir. Böylelikle de Anadolu’nun iktisadi kalkınmasına ve imar edilmesine öncülük etmiştir.

Otuz iki farklı esnafı teşkilatlandırmış, daha sonra da bütün esnaflara “icazetname” vermeye başlamıştır. Anadolu’nun Türkleşmesi ve Osmanlı’nın “cihan devleti” olmasında, onun kurduğu Ahilik teşkilatının rolü çok büyüktür. Ahilik sistemini dünyevi ve uhrevi bir sistem olarak kurgulayarak inşa etmiştir. Selçuklu ve Osmanlı iktisadi sisteminin özünü oluşturan Ahilik sisteminin temel anlayışı, çalışmak ve üretmek üzerineydi. Emeğe saygı, helal kazanç, dayanışma ve yardımlaşma; Ahiliğin temel felsefesiydi. Ahiler, daima toplumda denge unsuru olmuşlar; kurdukları vakıflarla hayatı ilgilendiren bütün alanlarda faaliyette bulunmuşlardır. Ahilik sistemiyle Anadolu’ya gelen göçebe Türkmenler iş başında eğitilerek, kaliteli ve üretici olmaları sağlanmıştır.

Ahilik adabı, yüzyıllar boyunca Anadolu Türk halkının millî karakterini belirlemiş; bugün Anadolu’daki misafirperverlik, komşuluk ilişkileri, birçok görgü kuralı, doğruluk, dürüstlük, yardımlaşma vb. Ahiliğin günümüzdeki yansımalarıdır. Anadolu’da birliğin, beraberliğin, kardeşliğin mayası; gerçek kişiliği menkıbeler arasında kaybolmuş olan Ahi Evran tarafından atılmıştır.

Ahi Evran bir rehber, hoca ve ilim erbabı olarak bunları yaparken, diğer yandan yaklaşan Moğol tehlikesine karşı da halkı sürekli uyarmış; uyarmakla da kalmayıp onları gelmesi muhtemel tehlikeye karşı hazırlamıştır. İnsanların sadece bir meslek öğrenmeleri noktasında çalışmalar yürütmemiş; aynı zamanda onların iyi bir savaşçı olmaları için de kılıç kullanma, ok atma eğitimleri almalarını da sağlamıştır. Böylece hem zanaat erbabı insanlar yetiştirmiş hem de alp yetiştirmiştir. Hoca Ahmet Yesevî’den aldığı düsturla, Alperenlerin yetişmesine de öncülük etmiştir.

O günkü toplumda “pir” ve “evliya” olarak büyük saygı duyulan Ahi Evran, aynı zamanda çok zekice hareket ederek Anadolu’ya akın akın gelen Türkmen boylarını Moğol tehlikesinden uzak tutmak adına Batı’daki uç bölgelere yerleşmelerinde öncülük etmiştir.

Özellikle Moğol belasından kaçıp Anadolu’ya gelen ve Türkmen’in umudu olan Kayı boyunun, Moğol ile hemen karşı karşıya gelmelerini istememiş; bu sebeple onların Batı’da, İznik ve Bizans’ın kontrolünde olan tekfurların yönetimindeki yerleşim yerlerine yakın, Selçuklu’nun sınır boylarındaki uçlara yerleşmelerini sağlamıştır. Bu dahiyane fikriyle Kayı boyuna zaman kazandırmıştır. Osmanlı Devleti’nin sağlam temeller üzerine oturmasında Ahi Evran’ın ortaya koyduğu irade ve fikirler çok önemli olmuştur.

Kardeşliğin, cömertliğin, doğruluğun, dürüstlüğün, yiğitliğin, fedakârlığın, kalitenin, üretimin, ahlâkın, sanatın, aklın ve bilimin esas alındığı Ahilik Teşkilatı’nın kurucusu, fazilet erbabı ve mutasavvıf Ahi Evran, ölünceye kadar hayatını Kırşehir’de geçirmiştir. Moğolların bölgeye yaptığı bir baskında, karşı mücadele içinde olmasına rağmen 93 yaşında, 1261 yılında şehit edilmiştir. Kabri, Kırşehir’de kendi adı ile anılan caminin bitişiğinde yer almaktadır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —