Amerikan ve Yahudi Emperyalizmi
Nefsani arzularına, menfaatlerine ters gelen İslami bir değer kendilerine hatırlatıldığında çoğu zaman alaycı bir dil ve üslupla “ hangi çağda yaşıyoruz?” diyerek güya modern, çağdaş, adil bir dünyanın özgür birer ferdi olduklarını sanan kapitalizm ve emperyalizmin mengenesinde suyu çıkarılıp beyinleri köleleştirilen zavallılar yirmi birinci yüzyılın bu ilk çeyreğinde nasıl bir dünyada yaşadıklarını eğer gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri taşlaşmamış iseler görmüş ve anlamışlardır sanırım.
Eğer hâlâ anlayamamışlar ise bugün sizlere insanlığın baş belası kapitalizm ve emperyalizm kavramlarını özetle anlatmaya çalışacağım. İnsanlığın problemlerine birer kurtuluş reçetesi olarak sunulan bu zehirlerin insanlığı nasıl kandırarak köleleştirdiğini, sömürdüğünü anlamış oluruz.
Genel kabule göre kapitalizmin ulaştığı en yüksek basamak emperyalizmdir ve kapitalist devletler kendi çıkarları doğrultusunda pazar bulma veya mevcut kaynakları sömürebilme amacıyla başka uluslara müdahale ederler. Yakın tarihe bakıldığında emperyalist ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya, İspanya, İtalya ve Portekiz, gelmektedir. Bunlar bize hür dünyanın aydınlık yüzleri olarak takdim edilirler.
Amerikan emperyalizmi terimi, Amerikan siyasi, ekonomik, kültürel, medya ve askeri etkisinin Amerika Birleşik Devletleri sınırlarının dışına yayılmasını ifade eder.
Amerikan emperyalizmini ve yayılmacılığını devam ettiren politikaların genellikle 19. yüzyılın sonlarında "Yeni Emperyalizm" ile başladığı kabul edilir.
Emperyalizm özel bir tür zulüm ve alçaklıktır.
Bir zamanlar kapitalistler ve emperyalistler tarafından Yahudilere de büyük zulümler reva görülmüştü. İşte bu zulmün mağduriyetini bir nebze olsun gidermek üzere ata yadigârı topraklar üzerinde BM’nin olur verdiği Yahudilerin devletleşmesi, bu kez tersten bir ırkçılık ve emperyalizmin dayanağı kılınmıştır. Mağduriyet istismar edilerek uygulanan Yahudi Siyonizm’i gelinen nokta itibarı ile Yahudi kanı içen Hitler’inkinin bir benzeridir: İsrail on yıllardır dökmekte olduğu Filistin halkının kanına doymak bilmemekte, şimdi ise daha başka Müslümanların kanlarına yönelmektedir.
Özel girift ilişkilere sahip olan Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki birincil müttefiki olarak, en başta ondan güç ve destek alan Yahudi Siyonizm’i perva tanımamaktadır. Rockefeller, Morgan, Dupont gibi Yahudi-Hıristiyan kökenli mali sermaye grupları ABD’yi yönetirlerken, İsrail’e sağladıkları sonsuz destekle, Siyonist saldırganlığın başlıca müsebbibidirler.
Damadının aile ilişkileriyle Yahudi Siyonizm’iyle dolaysız bağa sahip Trump’ın şefliğinde Amerikan emperyalizmi yıllar öncesinden elçiliğini Kudüs’e taşıyacağını açıklayarak hançerini Filistin halkının kalbinin orta yerine saplayacağını ilan etmişti. Kudüs’ün Siyonizm’in başkenti olarak tanınması kararı, İsrail devletinin kuruluşuna imkân veren 1947 tarihli BM kararının da çiğnenmesidir. Çünkü o karar iki devletli bir çözüm öngörmüştür. Özel statüye sahip Kudüs’ün doğusu Filistin’in olacaktı.
Filistinliler, 1948’in 14 Mayıs’ını 15 Mayıs’a bağlayan gece tek taraflı olarak İsrail devletinin kurulduğu açıklamasını tanımadılar ve o günü Nakba (Felaket) Günü olarak ilan ettiler. O gün bugündür, her yıl lanetlerler.
Alçaklığın boyutu o seviyeye ulaşmıştır ki, Trump Amerikan Elçiliğinin Kudüs’teki açılışını tam da Nakba Günü’ne denk getirmiştir. Anlamı da, mesajı da özeldir: Filistin halkını ancak İsrail Siyonizm’inin kölesi olarak tanıyorum! Filistinlilerin ne kendi kaderini tayin etmeye hakları var, ne de barış içinde yaşamaya!
Doğal olan gerçekleşti ve Filistinliler ABD’nin bu kararı ile Kudüs’te elçilik açılmasını kitlesel biçimde protesto etmek üzere gösteriler düzenlediler. İnsanlık dışı son Siyonist alçaklık Filistinli göstericilerin üzerine sadece gaz bombası değil, kurşun yağdırılmasıyla gerçekleştirildi. Asıl Gazze ve gösterilerin sonradan başladığı Batı Şeria’da binlerce Filistinli çocuk, genç, yaşlı demeden öldürüldü.
Anlaşılıyor ki, emperyalizmin birçok çeşidi varsa da, en kötüsü, en ikiyüzlüsü ve neredeyse en zalimi, hâlihazırdaki Amerikan ve Siyonist emperyalizmidir. Daima “insan hakları” adına yola çıkar ama bu söylediklerinin kesinlikle tam tersini yaparlar. Yetmiyormuş gibi, dünyadaki başka herhangi bir emperyalistten çok daha fazla insan öldürürler. Irak’ta milyonlarca insanı katletmişlerdir. 1991’de başlayan Amerikan müdahalesinde Irak’ta ölen sadece çocuk sayısı 1,5 milyon civarındadır.
Evet, bir emperyalizm var. Aynı şekilde bunun Siyonizm ile özdeşleşen türü de var.
Ortadoğu, dünya tarihinde hem kültürel hem de ekonomik olarak önemli ve stratejik bir bölgedir. Oraya hâkim olunmadan dünyaya hükmedilmez. Emperyalistlerin öncelikli hedeflerinden birisi bu bölgeye hâkim olmaktır.
Bu ideallerinin önüne taş koyan her ulusu yok edilmesi gereken düşman kabul ederler. Ortadoğu coğrafyasında kendi saltanatlarını koruma derdinden başka dertleri olmayan liderler de el pençe divan durup emperyalistlerin ekmeklerine yağ sürmekten başka bir şey yapmazlar.
Hiç kimse unutmamalıdır ki mazlumların ahı yerde kalmaz. Keser Döner Sap Döner, Gün Gelir Hesap Döner...
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü