Not: 26yıl geçti ... sensiz canım ANAM
4 Ekim sene-i devrin
,, Her yıl olduğu gibi başta sana ve babacıma hatimlerimizi gönderiyoruz. Rabbim ömür verdikçe de hediyen insaAllah hep gelecek...”
ANNEME MEKTUP..!
Dilimde ilk kelimesin sen annem! Yavrularını önce karnında ,sonra göğsünde ve ebedi kalbinde taşıyan ,fedaker ,cefakar şevkat timsali ,yeryüzünün meleği ,kalbimin yorulmaz sahibi CANIM ANNNEM..!
Sana olan sevgimi ,hasretimi ne geçen yıllar, ne de gurbetin uzun yolları, ne de milyonlarca kelime anlatamaz...
Çocuktum ama dün gibi hatıralarımda çektiğin çileleri...Rahmetli babamın cenazesinde; en küçüğü altı aylık ,en büyüğü 19 yaşında.. O sıcak ana kucağına nasıl da yedi yavrunu sığdırmıştın ..! Nasıl da hepimizi bağrına bastın..! Hala ana kucağının sıcaklığını hissederim...
Dimdik duruşunla : “Kuzularım babanız gitti lâkin sahibimiz ALLAH “deyişini göz yaşlarını, unutmadım, unutamam canım ANNEM...!”
Çocuklarım okuyacak ya da sanat sahibi olacak kararlığıyla, köyden şehre göç etmiştik..
Ankara’nın kuru soğuna, ayazına... Rüzgarına aldırmadan, bir gecede komşularla 2 göz oda derme çatma Gecekondu yapılıvermişti.. Içine siğindik artik bizim de başımızı sokacak bir Evimiz vardı...mutluyduk .. ne yazık ki mutluluğumuz uzun sürmedi.
Sabahın köründe, kapı vuruluyordu. Ağabeyim telaşla... Yıkıcılar, yıkıcılar derken titreyen sesinde hayallerinin yıkılışı vardı...
Memurlar - Ev yıkılacak boşaltın..!- derken, dünya başımıza yıkılmış gibiydi... Küçük büyük ağlaşıyorduk.. ve yağmur şakır,şakır... yağıyordu.
Bir gece süren saltanatımızı yıkacaklardı; ANAM, Osmanlı Hatunu “Kale” gibi memurların karşısına dikildi: -Durun, sizde vicdan yokmu? Bu yetimlerim bu yağmurda ne yaparlar?-
İçerden 6 aylık kardeşimin ağlama sesi geliyordu..
Yıkıcı : Kafasını sallayarak, -Teyze, bi de bebek mi var?-
Anacım: -Babaları öleli bir ay oldu, köyden geldik işte halimiz..!-
Yıkıcı etkilenmiş, üzülmüştü..
-Teyze bizi de anla..-
Yanında çalışanlara -kazmayla bi köşeden biraz yıkın, hadi toplanın gidiyoruz-, derken yıkıcınında da yapıcı olduğuna şahit olmuştuk...
Altı yaşında yaşadığım bu olay sanki beni 60 yaşına getirmişti...
Canım annem bu hatıralar Sevgini kocaman ediyor.
Bize sık -sık “Her zorluğun arkası kolaylıktır. Şimdi sabır zamanı gün gelecek hepiniz yaşadıklarınızı unutacaksınız“,derdin.
Evet sen okumamıştın ama hayat mektebinin profesörüydün sanki.. Yaşayan bir Tarihtin.. Hz Ali’nin menkibelerini, Çanakkale destanını , kınalı Hasan’ın öyküsünü , en güzel hikayeleri senden öğrendik...
Temizlik ,nakış dikiş işleriyle hepimizi edep, ahlak, sevgi, paylaşma hamuruyla yetiştirdin.
Sözünü gerçekleştirdin hemen hepimizi okuttun... Kimimiz memur,öğretmen, komser olduk
,, Bu diplomalar senindir..Annem..!!!”
26 yıl evvel acı haberini gurbette aldığımda yarı dünyam yıkılmıştı...
Acın hasretin kor gibi yakar yüreğimi... Şimdi güzel torunlarıma senden hatıra kalan, hikayeleri anlatıyorum,,senin çektiğin yokluğu çekmedik,, çocuklarımız torunlarımız yok , yok ..varlık içinde .. Rahatlık , teknoloji hepsinde akıllı telefonlar... ama eksik olan bişey var...
Sevgi, saygı, aile birliği kaybolmak üzere. `Onlar yalnızlık hastalığının kurbanları oldular..`
Yunus’un buyurduğu gibi... <<Bunca varlık varken, gitmez gönül darlığı>>
Herşeyimiz var lakin gönüllerimiz huzursuz...
,, Ben huzuru ,her gün beş vakit ,en güzel ambalajlara sararak sana gönderdiğim namazlarım da
(hediyelerimde )buluyorum ANNEM...!”
Çünkü biliyorum annelerin bedeni ölür, ama sol yanımda , yüreğimde sen yaşıyorsun!!!
Bu mektubu da tevafuk olarak yazıyorum.. Kabul et canım ANNEM..
Mekanın Cennet olsun
Allah senden razı olsun..!!
ZELİHA YAVUZ
Köln: 4.10.2024
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.