BAĞ-I ÖMÜR
Gül garip, bülbül perişan, bu baharın tadı yok
Esen bir bad-ı firaktır kendisi var adı yok
Bakar küskün lale sümbül, cümle gülşen tarumar
Sade gelen bülbüldendir sabah akşam ahüzar
O Cenahtan, bu cenaha, bir rüzgar esip durur
Sanki Moğol ordusudur, nara atıp kudurur
Aldı şevki, vurdu zevki, gam düşürdü özüme
Elim titrer, canım yanar, dünya gelmez gözüme
Doldu matem gam haneler , vaveylalar mutasıl
Sona erdi ha erecek, bugün yarın bu fasıl
Olsan bile Rüstem-i zal, ortadadır cümle hal
Gel bu sözden bir ibret al, ne mülk kalır nede mal
Bağ-ı vuslat virandadır, baykuşlar devrandadır
Gelen ateş hep candadır, acısı her yandadır
Çalgı çengi sürer sandın, dalında gül kalır sandın
Buna sen nasıl inandın, işte yandım, sende yandın
Bak kalmadı meclis-i şevk, ne pür neşe , ne kaldı zevk
Ne var sohbet ,ne kaldı renk Meydanda bir amansız cenk
Ne mey kaldı ne mey veren, ne sohbetten sohbet deren
Budur bizi asıl geren kalmadı bir aklı eren
Velhasılı her şey yalan, bak dört yana var mı kalan
Bağ-ı ömür oldu talan, kimdir senden ömür çalan
Ömür yedi gaileler, bin bir çeşit haileler
Ecel kuşu çaldı ziller, vakit tamam sustu diller