Bir Garip Dolandırıcılık Hikayesi ve IHH Duyarsızlığı
Bazı hikayeler acıtır. Ama en çok, adaletin kıyısında çırpınırken can yakar. Bir sabah vakti, telefonu titreyen annemin sesindeki endişeyi duydum. "Oğlum, polis aradı!" dedi, korkuyla. Yüreğim sıkıştı. Çünkü o sesin polis değil, bir sahtekar olduğunu anlamam uzun sürmedi. Ama çok geçti…
Güven, insanın en zayıf yanıdır. Annem de inandı. "Banka hesapların tehlikede," demişler. "Şifreni ver, seni koruyalım." Güvenle uzattığı şifreler, dakikalar içinde hesabını sıfıra indirdi. Ama hikâyenin asıl acı veren kısmı bu değildi. Paranın gittiği yerin adını duyduğumda içimdeki öfke tarifsizdi: IHH. Bir hayır kurumu… İnsanlığa merhamet eli uzatması beklenen bir çatı altında toplanan para, şimdi dolandırıcıların pis oyununa ortak ediliyordu.
Merhamet Kimin Hakkı?
Telefonun diğer ucunda IHH ile temasa geçtiğimde tek bir soru sordum:
"Bu parayı tekrar annemin hesabına geçirmeniz gerekmez mi?"
Aldığım cevaplar bir labirentten farksızdı. "Prosedür böyle," dediler. "Süreç işliyor," dediler. İyi de, adaletin süreci ne zaman tamamlanırdı? Şu anda adaletsizliğe göz yuman her saniye, aslında dolandırıcılarla omuz omuza durmak değil miydi?
Biliyorum, adalet bir terazidir. Ama o terazi bozuksa, yük hep mağdurun sırtına biner. Bankanın ihmalini anladım. Polis soruşturmasının yavaşlığını da anladım. Ama bir hayır kurumunun bu zincirin parçası olması anlaşılır bir şey değil. Yardım eli uzatmak için var olanlar, mağduru korumak yerine suçlunun ekmeğine yağ sürüyorsa, bu neyin merhameti?
Suçun Kıyısında Duranlar
Dolandırıcılar bu ülkenin baş belası. Bunu biliyoruz. Ama daha kötüsü, suçun kıyısında durup hiçbir şey yapmayanlar. Prosedürlere sığınarak adaleti geciktirenler. "Araştırıyoruz," diyen ama aslında hiçbir şey yapmayanlar. Annemin bankadaki son birikimini iade etmek yerine işin içinden sıyrılmaya çalışanlar…
Bu sadece bizim hikayemiz değil. Bu, toplumun hikayesi. Yardıma muhtaç olanın mağdur edilmesi değil, mağdurun ikinci kez vurulması hikayesi. İnsanları kandıranlar kadar, onlara yol verenlerin de aynaya bakma vakti geldi.
Şimdi soruyorum:
Bir yaşlının gözyaşı hangi prosedürle kurur?
Hangi form doldurulunca vicdan rahatlar?
Hangi duaya el açılırken mazlumun hakkı unutulur?
Adaletin terazisini yeniden kurmanın zamanı geldi. Çünkü bazen, sessiz kalmak da bir suç ortaklığıdır. Ve bu suç, unutulmaz.
Suçun Kıyısında Duranlar
Dolandırıcılar bu ülkenin baş belası. Bunu biliyoruz. Ama daha kötüsü, suçun kıyısında durup hiçbir şey yapmayanlar. Prosedürlere sığınarak adaleti geciktirenler. "Araştırıyoruz," diyen ama aslında hiçbir şey yapmayanlar. Annemin bankadaki son birikimini iade etmek yerine işin içinden sıyrılmaya çalışanlar…
Bu sadece bizim hikayemiz değil. Bu, toplumun hikayesi. Yardıma muhtaç olanın mağdur edilmesi değil, mağdurun ikinci kez vurulması hikayesi. İnsanları kandıranlar kadar, onlara yol verenlerin de aynaya bakma vakti geldi. Çünkü adalet, geciktiğinde hak olmaktan çıkar, zulme dönüşür.
Bürokrasi, suçun perdesi olmamalı; adaletin yolu olmalıdır. Yasalar herkes için varsa, mağdur neden hep yalnız kalır? Prosedürlere sıkışmış bir sistemde, mazlumun hakkı ne zaman teslim edilir? Parayı çalan hırsızdır; ama hakikati çalan sistem daha büyük hırsızdır.
Merhametin kılıfı olmaz; adaletin bahanesi olmaz. Ama görüyoruz ki bir düğüm var bu düzende. Çözmek yerine sıkmayı tercih ediyorlar. Bürokrasi adaleti öldürürse, geriye sadece hüzün kalır. Çünkü hak yerini bulmuyorsa, susan herkes suçun bir parçasıdır. Ve biliyoruz ki, bazen sessizlik de bir suç ortaklığıdır…
Adalet istiyoruz. Prosedür değil, vicdan istiyoruz. Çünkü hak yerini bulmazsa, ne dua kabul olur ne de insanlık tamamlanır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.