Bir Garip Ölmüş Dediler, Salasını Verdiler!
Bir Sevim teyze geldi geçti şu fani dünyadan sessiz sedasız.
Yaklaşık 5-6 yıl önce Beylikdüzü İHH’ya 80 küsür yaşlarında ufak tefek beyaz saçlı yaşlı bir bayan geldi. Etrafına şaşkın şaşkın bakınırken sordu!
“Yavrum ben bankaya geldim de burası bankaya benzemiyor?”
Gülümseyerek yanına yaklaştım; “Hayır teyzeciğim burası İHH, İnsanı yardım vakfı hiç duydun mu?
“Evet dedi ismini duymuştum ama ben burayı banka sandım”
“Gel dedim sana bir bardak çay ikram edelim azıcık soluklan. Banka hemen sokağın köşesinde bu yüzden yanılmış olabilirsin”
Konuşmasından görmüş geçirmiş birisi olduğu hemen anlaşılıyordu. Çok kibar ve naifti. Her hitabına yavrucuğum diye başlıyordu. Çayını yudumlarken biraz sohbet ettik.
Oğlu ve torunu ile birlikte yaşıyormuş. Oğlu işsiz olduğundan dolayı kira borçları birikmiş, banka Md. İle de kredi için görüşme yapacakmış.
Emekli maaşı alıyor musun? Diye sordum yok dedi. Sonra bir nefeste hayat hikayesini anlatmaya başladı.
Bursa’nın ileri gelen ailelerindenmiş. Babasının tekstil fabrikası varmış. Tek çocukmuş, çocukluğu, gençliği refah içinde geçmiş. Hizmetçilerle büyümüş.
Gel gelelim yanlış bir evlilik yapmış, baba ve annesinin ölümü üzerine eşi bir daire ve bir dükkân dışında bütün mal varlığını kendi üzerine geçirmiş. Sevim teyzede bir tek evladını alarak evini terk etmiş.
Anlattıklarına çok üzülmüştüm. Sevim teyze seni evinde ziyaret etmek isteriz dedim, çok sevindi. Ertesi gün yanıma iki bayan arkadaşımı da alıp Sevim teyzenin Esenyurt’ta ki evinin kapısını çaldık.
Evde eşya namına düzgün bir şey yoktu. O zamanlar 12 – ya da 13 yaşında olan erkek torununun bazasının üzerine, onun bunun verdiği kıyafetleri yaymış yatak yapmıştı.
“Bir valizle geldik dedi. Bu eşyaları de konu komşu ya da çöpün kenarından aldık.”
Anlatırken bile yüzünde üzüntü emaresi okunmuyordu.
Belli ki yıllardır bu şekilde yaşamış olmanın verdiği alışkanlıkla rahattı.
Ev, 2+1’den ibaretti ama tertemizdi. Kıyafetleri kolilere koymuş, oğlunun ve torununun gömleklerini ütüleyip askıyla birlikte kapı kollarına asmıştı.
Peki oğlun neden çalışmıyor Sevim teyze? Diye sorduğumuzda, Üniversiteyi Kuzey Kıbrıs’ta okuduğunu ana dili gibi İngilizce konuştuğunu, Bursa’da dededen kalan bir daireyi ve dükkânı satıp ona iş yeri açtığını onunda battığını anlattı. Bu kadar donanımlı oğlunun başkalarının emri altında çalışmasını gurur meselesi yaptığını söyledi.
Aslında oğlum çalışmayı sevmiyor diyemedi de kılıf bulmaya çalıştı. Oğlunun yaşı ne olursa olsun annelik içgüdüsü ile oğluna kıyamıyor arka çıkıyordu.
Kalbi güzel bir dostuma Sevim teyzeden bahsettim oda birikmiş kiralarını ödemek istediğini söyledi. Ertesi gün bu kez Beylikdüzü İHH temsilcimiz Ahmet abiyi de yanımıza alarak gittik. “Evimden çıkın” diyen ev sahibine birikmiş kira borçlarını ve gelecek ayın kirasını ödedik.
Birkaç ay elimizden gelen yardımı yaptık vakıf olarak.
Bir gün Sevim teyze aradı, kira borçlarının arttığını, ev sahibinin en kısa sürede evi boşaltın yoksa kapıya atarım bütün eşyalarınızı dediğini söyledi.
Anadolu yakasına manevi kızım dediği ve çok sevdiği Özlem hanımın yakınına taşınacaklarını, orada oğlunun iş bulduğundan bahsetti. Hakkınızda hayırlısı olsun Sevim teyze diyerek helalleştik.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, Özlem Hanım aradı. Sevim teyze elinde valizle oradan oraya taşınmaktan yorulmuş, beni huzur evine yatırın demiş. Sevim teyzeyi Beylikdüzü’nde bir huzur evine yerleştirmişler. Torununu da annesi yanına almış. Bana da rica etti arada Sevim teyzeyi ziyaret eder misin çok sevinir dedi.
Pandeminin başlarında huzur evinde ziyaret ettim Sevim Teyzeyi. Görevliler lobide, uzaktan konuşmamıza müsaade ettiler. Telefonda istediği şahsi eşyaları tedarik ettim birazda canı bir şey çekerse yesin diyerek görevliye Sevim teyze adına harçlık bıraktım.
Sevim teyze ile ilk tanışmamız üzerinden birkaç yıl geçmişti. Bu arada bende Büyükçekmece İHH’ya geçmiş, orada gönüllü olarak koşturuyordum.
Sevim Teyze İyice çökmüş daha da zayıflamıştı. O anlayışlı kibar hanım gitmiş yerine her şeyden şikâyet eden huysuz bir ihtiyar gelmişti. Yaşadıkları onu yormuş ve yıpratmıştı. Kolay değil doksanlı yaşlara geldiği halde rahat yüzü görmemiş, yokluk içerisinde yaşamaktan yorulmuştu. Huzur evinde çıkan yemekleri beğenmiyor, sürekli aynı odayı paylaştığı oda arkadaşını şikâyet ediyordu.
Ayak üzeri sohbet ederken, “Beni buradan çıkart senin evine götür, sana ayak bağı olmam seni üzmem” dedi. Şaşırmıştım ne cevap vereceğimi bilemedim. Kalbim sızladı bu teklife olumlu bakamazdım. Kırmadan incitmeden bu istediğini yerine getiremeyeceğimi söylediğimde üzüldü yanımda fazla kalmadan odasına geri döndü.
Bana kırıldığını anlamıştım, lakin her ilgilendiğim ihtiyaç sahibini eve almamın mümkün olmadığını anlaması lazımdı. Elimden gelse maddi imkanlarım olsa yardım dileyen herkese elimi uzatır, sokakta beslediğim canlara bile doğal ortamlarında yer yapardım.
Özlem hanımdan ara ara haberlerini alıyordum. Bir iki kez zatürre teşhisi ile hastanede yatmış, geçen ay da Halkalı taraflarında bir hastanede yoğun bakımda dünya sürgününü tamamlamış, Rahmeti Rahmana kavuşmuş.
Cenazesini vasiyeti üzere Bursa’ya aile kabristanına defnedilmiş.
Allah c.c rahmeti ile muamele etsin mekânı cennet olsun. Üzüldüm mü! evet çok üzüldüm. Bir taraftan da dünya çilehanesinde sıkıntılarının son bulmasına sevindim.
Dünya malı için birbirine düşen, kardeşi, akrabayı birbirine düşman eden, gece gündüz çalışıp mal mülk biriktiren insanoğlu, Sevim teyzenin hikayesinden ibret almalı. Hiçbir zaman ne oldum demeyecek ne olacağım diyeceksin. Mal mülk hepsi imtihan vesilesi. Bugün var yarın yok, olsa da kabir kapısına kadar.
Yunus ne güzel söylemiş;
Mal sahibi, Mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi
Malda yalan mülkte yalan,
Var birazda sen oyalan.
Bugün Beraat kandili. Bu mübarek kandil de dualarımız arasına Sevim Teyzeyi de katalım, ruhuna bir Fatiha okuyalım mı? Sevinsin gariban.
El Fatiha….
Selam ve dua ile…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.