DEMİR LEBLEBİ GİBİYDİ LOKMALAR (Güncel bir hikaye bu gün )
Yaşlı marangoz kasabaya gitmeye karar verdi alacak olduğu bir takım malzemeler vardı.
+
Kasabaya inince acıkmıştı hemen bir lokantaya girip yemek siparişi verdi (Beyazıt ) Garson servisi yaptı yemek az sonra masadaydı.
Yaşlı marangoz kaşığına tam elini attığında tuhaf şeyler gördü
+
Kapının önünden bir iki kez geçen yedi yada sekiz yaşlarında bir kız çocuğu ve yanında kendinden sadece bir kaç yaş büyük başka bir genç anne vardı kucağında bir bebekle lokantanın vitrinindeki yemeklere bakıyorlardı.
+
Yaşlı marangoz yemeğini yerken bu kız ve küçük anneyi masasından takip ediyordu. Çünkü cam kenarında oturmuştu.
+
Kısa bir süre sonra o küçük kız lokantanın kapısında belirdi. Lokantacı kısık bir sesle Şimdi gelmeyin demedimmi müşteriler var daha sonra gel çorbanızı vereyim
+
Kısa bir süre sonra Küçük kız tekrar geldi Lokantacı bir tas çorba bir iki parça ekmek ve iki kaşık verip tembihledi yedikten sonra tası ve kaşıkları getir.
+
Yaşlı marangoz kafasını biraz lokantanın çaprazına uzattı küçük kız küçük anne ve bebeği park etmiş otomobillerin arasında oturmuş o bir tas çorbayı büyük bir iştah ve hızla yiyorlardı
+
Yaşlı marangozun lokmaları artık Demirden bir leblebi gibi sert ve tatsız gelmeye başlamıştı. Yemeği bıraktı garsonu çağırıp hesap istedi. Garson geldi masadaki yemeğin sadece üçte biri yendiği halde müşterinin hesap istemesinden huylanmıştı.
+
Yaşlı marangoza beyfendi yemeğiniz hala tabakta ve hesap istediniz yemekte bir sorunmu var. Hayır dedi yaşlı marangoz yemekte sorun yok ama ben doydum deyip hesabı ödeyip masadan kalktı
+
Lokantanın kapısının sadece üç beş metre yakınında olan o genç anne ve genç kızın yanına gitti.Utanarak ve üzülerek cebinden çıkardığı onlara sadece bir gün yetecek bir yemek parası bıraktı ama çok zorlandı bunu yaparken. Çünkü çorba bitmiş ekmekle çorbanın kalıntılarını sliyorlardı.
+
Parayı alan genç anne ALLAH RAZI OLSUN. dedi kısık bir sesle ama marangozun kulaklarına bir taş ocağında patlatılan bir dinamitin etkisi kadar bir ses gibi gelmişti. Çünkü içinde Allahın adı geçiyordu.
+
Yaşlı marangoz gün boyu başka bir şey yemedi Bir elinde hep siğarası vardı. Bu gün o yaşlı marangoz kasabanın güzelliğini filan unutmuştu Adeta duman altı olmuştu.
+
Akşam köyüne döndü eşi sofrayı hazırlamıştı ama hala gündüzden kalan Demir leblebinin etkisi vardı. Eşi sordu hayırdır ne oldu Yemeğimi beğenmedin. Hayır dedi yaşlı marangoz İştahım kaçtı bu gün.
+
Arkadaşlar tahmin ettiğiniz doğru o bendim.Ama lütfen sakın duygusala yattı reklam meklam demeyin buna ihtiyacım yok. Paylaşmamın nedeni sizlerin dikkatini azda olsa bu konulara çekmekti.
+
Lütfen nereye giderseniz gidin otobüste minibüste parkta çarşıda caddede hep kenar köşeye bakın mutlaka sizlerede rast gelecektir bu yoksul bu kimsesiz insanlar el atın Göreceksiniz bu dünyadaki en paha biçilmez servetiniz bu el atmanın sizde bıraktığı huzur ve gönül rahatlığı olacaktır.
+
Hemen karşımda Süleymaniye camiinin minarelerini gördüm ve yukarı bakarak Allahım dedim bu kullarını bu hale koyanları sen benden iyi biliyorsun onlar yanına geldiğinde benim bu hikayemi onlarada bir okut.
+
Bu gün bana denk gelen bu iki suriyeli genç kız ve ne olduğunu bilmeyen sabi bebeklerini Allah korusun
Yaşlı Marangoz
Mehmet UZUN