En Kutsal Birliktelik Aile 

Aile toplumun en temel mihenk taşlarından birisidir. Bu mihenk taşını yerinden oynatarak bozmaya çalışmak toplumun temeline dinamit koymak gibidir.

Bizim hem gelenek ve kültürümüzde hem de inançlarımızda sapa sağlam olan ailenin yeri bambaşkadır. Aile kurumu kutsaldır. Ve ailenin hiçbir şekilde yok olmasına müsaade edilemez. Bu noktada gerektiğinde etten duvar oluruz. Ancak son yıllarda aile üzerine birçok tuzaklar kurulmaya çalışılıyor. Medya da ailenin parçalanması ve yok olmasına kürek çekiyor. Özellikle tv dizileri ve yayınları aile müessessinin dinamitlenmesine vesile olmaktadır. Böyle bir duruma da hiç kimseden bir tepki gelmiyor. Sadece çok az bir kitle cılız ses çıkartıyor. Hatta bu konuda RTÜK’e bile gerekli tepkiler iletilemiyor. Sanki herkes halinden memnunmuş gibi bir hava estiriliyor.

Milletleri oluşturan aile kurumu ne kadar sağlam olursa o milletler de o ülkelerde o kadar sağlam ve dirayetli olur. Bir atasözümüzde “Aile ocağı sönmez” diyerek ailenin önemine vurgu yapılmak istenmiştir. Tarihimize baktığımızda bizi güçlü kılan en önemli etmenlerden birisi güçlü aile yapımızdır. Bir başka atasözümüz de bunu şöyle anlatmakta “Aile, Türk toplumunun temelidir.” Aile içinde evin geçimi bizim kültürümüzde babanın sırtındadır. Zaman zaman anne de geçime katkı sunsa da annenin ana vazifesi evi çekip çevirmek, çocuklarını yetiştirmek. Aile kurumunu tahrip etmek isteyen mihraklar önce anneyi evin dışına çıkartmaya çalıştılar. Bunun içinde önce kadının çalışması gerektiği vurgulanmaya çalışıldı. Çalışan kadın, güçlü kadındır imajı dimağlara sokularak kadının evden uzaklaştırılması gerçekleştirildi. Annenin çalışmasıyla birlikte çocuklarda doğal olarak kreşlere gönderilerek anne sevgisinden mahrum yetişmeye başladılar. Evlerde aile içinde aile sıcaklığı ortamında büyüyen çocuklar ile dışarıda kreşlerde büyüyen çocuklar aynı olmamaktadır. Modern hayatın bize sunduğu, getirdiği bir netice olarak bugün bu kaçınılmaz hale gelmeye başladı. Artık kadın çalışma hayatına dahil olarak aile de ki eski zamanlardaki samimi ilişkiler yerini formel ilişkilere bırakır oldu. Çocuklar da aile sıcaklığından mahrum vaziyette büyür oldular. Ailenin dağılıp yok olması ya da işlevini yitirmesi için bu bir ilk adım. İkinci adım eğitim ve toplumsal yapıyı bozmak. Eğitim sistemimizdeki büyük eksikliklerde aile kurumunun daha fazla pekişmesi yönünde bir adım atamamaktadır. Aile müessesesin önündeki en büyük tahripkarlığı ise bugün denetlenmeyen ve hiçbir şekilde durdurulamayan medya yapmaktadır. Artık bugün evlerimizin baş misafiri televizyonlarımız ya da internet dünyası ile sosyal medya ağları, YouTube vs. bütün bunlar var güçleri ile aileyi tahrip edici yayınlar yapmaktadırlar. Hatta öyle hazindir ki, evlerimizde bizleri tahrip etmeye çalışan televizyon dizilerini, filmleri, vs. ailecek kahkaha eşliğinde izler hale geldik. O kadar kendimizden geçmişiz ki, tahribatın boyutunu bile fark edemez olduk.

Charles Dickens aile ye dair şu güzel sözü sarfetmiştir: “Aile hayatının güzelliği başka hiçbir şeyde yoktur. Bir memleketin yükselmesi ev ve aile muhabbetine bağlıdır.”

Ailenin korunması ve aile değerlerinin yıpratılmaması konusunda devlete ciddi görevler düşmektedir. Devlet bu manada üzerine düşeni yapmak zorundadır. Bunun içinde televizyon dizilerine çeki düzen verilmelidir. Eğer bu konuda şimdiden tedbir alınmaz ve gerekli kurallar koyulmazsa gelecekte aile kurumu diye bir kurumun varlığından bile söz edemeyiz. Darmadağın olmuş aile yapıları bugün de gelecekte de devlete ve ülkeye büyük sorun olmaya devam edecektir. 

Son söz; Aile, bir ağacın kökleri gibidir. Kökler ne kadar derin ve sağlam olursa, ağacın dalları da o kadar güçlü ve sağlıklı olur. Hayatın rüzgarları ne kadar sert eserse essin, aile bağları bizi her zaman ayakta tutar. O sebepledir ki, aile bağlarını çok sıkı tutmalıyız. Aile kurumunun tahrip edilmesine hiçbir şekilde müsaade edilmemeli ve fırsat verilmemelidir.