Yegane Kahramanova
ADPU-da asos.prof.doktor
Azerbaycan-Türk Halk Kardeşliği birliğinin eşbaşkanı
Turan Elçileri Teşkilatının Azerbaycan Akademik Kurul başkanı
Eski Azerbaycan toprağı olan Erivan ermenilere nasıl verildi
Ermenilerin 17. yüzyıldan itibaren Avrupa, Rus ve Ortadoğu ülkelerinin desteğiyle "Denizden Denize" bir devlet kurmak için verdiği mücadele, I. Dünya Savaşı'nda muzaffer İtilaf Devletleri'nin (İngiltere, Fransa, Rusya, ABD) yanında düzenli ordularda savaşmaları ve Ermeni politikacıların geniş çaplı diplomatik propagandası, bu savaşın sonuna doğru bir Ermeni devletinin kurulmasını bir zorunluluk haline getirmişdi, tek soru şu devletin hangi topraklarda kurulacağıydı. İddia ettikleri Osmanlı vilayetleri, 1915'ten itibaren hain Ermeni nüfusundan neredeyse tamamen temizlenmişti. Ermeni kaynaklarına göre, taşnak birlikleri eşliğinde yaklaşık 350-450 bin Osmanlı Ermenisi, 1916-1917'de Güney Kafkasya'ya, çoğunlukla Erivan vilayetinin topraklarına göç etmiş, burada yerel Azerbaycan nüfusunu kitlesel olarak katletmiş ve kovmuş, yerleşim yerlerini işgal etmiş ve bölgenin demografik durumunu kökten değiştirmişti.
1918 yılına gelindiğinde Ermeni radikal milliyyetçi güçlerinin bölgede gerçek bir siyasi ve askeri güç oluşturduğu, bu devletin kurulmasının artık kararlaştırılmış bir konu olduğu, o dönemde Osmanlı devletinin de Ermenistan devletinin yaratılması yönünde çalıştığı tarihi bir gerçektir. Çünki 1915 olaylarından sonra ermeniler Osmanlı topraklarından temizlenmiş ve Azerbaycanın İrevan arazilerine göç etmişlerdi. Böyle bir zamanda kendi bağımsız devletini kurma eşiğinde olan Azerbaycanlıların gerçek durumu, malisef ki, Gürcülerin durumundan, hatta geniş toprakları ele geçirmiş ve sadece siyasi merkez sorununu çözmüş olan Ermenilerin durumundan bile daha kötüydü. Çünki Başkent Bakü de dahil olmak üzere Şamahı, Göyçay, Cevad, Lenkeran ve diger kazaları mart 1918 soykırımları nedeniyle işgal altındayken, buralarda yaşayan halkın bir kısmı yok edilmiş, geri kalanı düşman hakimiyetinde rehin tutulmuş veya dağlarda, ormanlarda, vadilerde, bozkırlarda dolaşırken, açlıktan, soğuktan, korkudan ve hastalıktan ölmüştü. Erivan ve Zengezur kazalarından on binlerce mülteci Gence-Karabağ'a akın etdiyinden, Kızıl Ordunun yüzde 70'i ermenilerden oluşan 12-16 bin kişilik harbi kuvvetleri Azerbaycan milli güçlerinin son "kalesi" olan Gence'ye saldırmaya hazırlanıyordu. Azerbaycan bütün bunlara son verecek ordusunun, silah ve maddi kaynağının bulunmadığı bir durumdayken Mayıs 1918'de Azerbaycan heyeti - M.A. Rasulzade ve M.H. Hacinski, Osmanlı Devleti'nin Kafkas birliklerinin komutası altında Batum'da, Bakü'nün ve Azerbaycan topraklarının bolşevik-rus-ermeni güçlerinden kurtarılması konusunda çok zor görüşmeler yürütüyordu. Gürcülerin Almanya, Ermenilerin ise İngiltere ve Fransa tarafından desteklendiği o dönemde, Azerbaycanlılar için tek sığınak Osmanlı devletiydi ve bu devletin temsilcileri, Azerbaycanlı politikacılara ısrarla "Ermenilere bir miktar toprak verilmesini" "tavsiye ediyorlardı". "Bir miktar toprak" diyerken de Erivan şehri kastediliyordu, çünkü o dönemde Erivan vilayetine dahil 7 ilçeden 5'ten fazlası, vilayetin ikinci büyük şehri olan Gümrü de dahil, Türk birliklerinin elindeydi. Bu şartlar altında Ermenilere verilecek tek "siyasi merkez" Erivan şehri olabilirdi. Aslında o zamanlar sadece Erivan'ın değil, Bakü'nün ve tüm Azerbaycan'ın kaderi belirleniyordu.
Dolayısıyla, 29 Mayıs'ta Milli Konsey toplantısında "Erivan'ın Ermenistan'a taviz vermesi" konusunu gündeme getiren Azerbaycan Hükümeti Başkanı Fetali Han Hoyski'nin bu olayı defalarca "kaçınılmaz tarihi bir zorunluluk" ve "bizim için acı bir gerçek" olarak değerlendirdiğini unutmamak gerekir. Çünkü "Bakü'nün özgürlüğü ve Azerbaycanın bağımsızlığı Erivan'dan geçer" anlamındaki kaçınılmaz koşullar karşısında karar vermek zorunda kalanlar, yani Batum'daki müzakereciler, Tiflis'teki Milli Konsey üyeleri daha büyük bir kayıp (Bakü ve Azerbaycan) ile daha küçük bir kayıp (Erivan) arasında seçim yapmak zorundaydı. Çoğu zaman bu olaylar yüzünden AHC kurucularını suçluyanlar oluyor Amma bir düşünmek lazım, Allah korusun, öyle bi duruma düşersek, bizler ne yapardık? Başkentini geri alma imkânı olmayan Azerbaycan hükümeti, her taraftan baskı içindeyken Erivan şehrini gerçekten elinde tutabilir miydi? Bu şehri korumaya bilmek için güçlü bir Azerbaycan ordusu var mıydı? Genel olarak, bu "imtiyaz" için Azerbaycanlılardan izin isteyen veya bekleyen oldu mu?
O yüzden 29 Mayıs'taki Milli Konsey toplantısında Ermeni temsilcileriyle İrevanın 100 yıllık anlaşma şartıyla Karabağ'a ilişkin haklarından vazgeçecekleri konusunda sözlü bir anlaşmaya varmak karşılığında ermenilere verilmesi karara alındı. Bu mantığa dayanarak, Feteli han. Khoysky'nin "Erivan'ı Ermenilere verdik" ifadesi aslında siyasi koşullardan kaynaklanan çaresizlik ve güçsüzlük karşısında “en kötü koşullarda iyi bir yüz gösterme” girişimi olarak değerlendirilebilir. Azerbaycan Hükümeti başkanı bu açıklamasıyla en azından Erivan'ın o zamana kadar bir Azerbaycan şehri olduğunu ve Ermenilere verilen bir "imtiyaz" olduğunu teyit ediyordu.
İşte bazı bilgiler: 29 Mayıs 1918'de Azerbaycan Milli Şurası, yaklaşık 9,2 bin km2'lik toprağı - Erivan şehrini ve çevresini - ermenilere devretti.
2018 yılında Erivanın Ermenistana anlaşmalı verilmesinin 100 yılı tamam olmuş, 29 mayıs 1918 anlaşması hukuki-politik önemini yitirmiştir. Azerbaycan devleti Erivanın geri alınması yönünde hukuki işlemler hayata geçirmektedir. Uluslarası kurumların bu tarihi gerçegi kabullenmesi, Erivanın Azerbaycan toprakları gibi tanınması yönünde Azerbaycana destek vermesi için yapmamız gerekenleri göz önüne alarak bize yakın olan kardeş devletlerin de destegine güveniyoruz.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.