HAK İHLALİ
Bir gemiyle denizde seyahat etmektesiniz... Birden geminin bir yerinde bir delik hasıl oldu ; ve müşterek bir tehlikeyle karşı karşıya kaldınız...Burada yapılacak en mantıklı şey, müşterek hareket edip, söz konusu tehlikeyi bertaraf etmek için bir güç birlikteliği var etmek değil midir? Birileri oturup ; diğerleri çalışırsa , bu söz konusu tehlikenin giderilmeye çalışılması natamam kalmaz mı?..
Çıkılan beşeri yolculukta, binilen geminin sağ salim hedefine vara bilmesi asıl amaç ise; bu konuda herkesin muhtemel tehlikelere karşı duyarlı davranması bir elzem olma durumudur... Yani bunda bir 'nemelazımcık' düşüncesi mevzu bahis bile olamaz.
Sömürü, emeği inkâr, servet çoğaltma amentüsü üzerine kurulu olan Kapitalist sistemlerde bu tehlikenin cümlesi mevcut..! Mutlu azınlığın; mutsuz azınlığa olan bakış açısı, tahkir, ötekileştirme, 'benlik'ten ferağat etmeme gibi menfi davranışlar, gün gelir toplumsal bir fırtınaya dönüşebilir.
Unutulmamalı ki; her sistem, başka sistemlere gebedir... Elbette bu doğurganlıklar çok sancılıdır. Kitlelerin telef olmasına, yığınla insanın ölümlerine, benzer bir çok felaketlere kapı aralayabilir... Oysa; insan oğlu hüsnü niyetini ön planda tutup , büründüğü egosal kisvesini üzerinden atabilse; kevniyat normalarına intibak etmeyi kendine şiar edinse, bu menfi durumların hiç biri tecelli etmeye bilir.. Misal birileri, bir akşam yemeğinde, lüks bir mekanda , kuş sütü eksik bir sofrada nemalanırken; öte yanda aç biri , yada çöp konteyner'inde yiyecek arayan birilerinin varlığı, yaratılış fıtratına ayrılık arz eder ... Hani derler ya, "Biri yer; biri bakar. Hep kıyamet bundan kopar" diye...
Her insan doğar ve ölür..! Yani zenginle fakirin ölüm olayı farklılık göstermez... Bu doğumla ölüm arasındaki yaşam süreci, işte bu İlahi bir sınava tabidir ki ; vay o sınavı geçemeyenle..!
Beşeriyet bu sınavıda başarılı olabilseydi, toplumsal mutluluk, hak ettiği yerde ışıklı gülümşeyişlerle hayat koridorunu ışıl ışıl aydınlatacak...
"Biz hangi memlekete bir uyarıcı gönderdiysek, oranın hiçbir ahlâkî kaygı taşımadan nimetler içinde şımarıp dünyevî zevkler peşinde koşan ileri gelenleri mutlaka peygamberlere: “Bakın, size indirildiğini söylediğiniz o ilâhî buyrukları ret ve inkâr ediyoruz” diye karşı çıkmışlardır Sebe/34 . Tam Kapitalist toplum için inmiş bir ayet. Evet bazı ayetlerde mal ve servet açısında kimilerini, kimilerine göre üstün kıldık diye yazıldır ama; bu insanların birbirlerinden kevniyat ölçülerine göre üstünlüğü ifade etmiyor, aksine mal ve servet açısında üstün olanın, bunun dışında kalanlara sevetinden pay vermelerini buyuruyor... Yani bu, asıl olması gereken eşitliğin vücut bulması için , böyle olmasının gerekirliğine vurgu dur. Yani zenginin sofrasından ; yoksulun da payının bulunması bir doğal prosüdürdür. Açıkça, zenginin yoksula pay vermesi bir lütuf değil; bir doğal gerekirliktir. Tamamen bir doğal durumdur. Üstünlük takva ile olduğuna göre, birine bir şey vermek üstünlük değil; bir mecburiyettir...
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.