Mehmet ERDİL

Tarih: 23.12.2024 10:24

HEM ANLATTI HEM AĞLADI!

Facebook Twitter Linked-in

 

HEM ANLATTI HEM AĞLADI!

 

Eşim;

 

-Biliyor musun bugün ne çok ağladım! Dediğinde, söyleyeceklerine pür dikkat kesilmiştim!

 

Bir görmeliydin! Dedi.

 

Neyi? Diyemedim!

 

Kulağım ağzında, gözlerim üzerinde, cümlesinin devamını bekliyordum!

 

Durdu daldı!

Gözleri nemlendi, göz çukurları kızardı!

Bir peçete kopardı…

 

Merak katsayım artıyor du.

 

Hayrola anlatacak mısın! Dedim.

 

 Aklıma türlü türlü şeyler geliyordu!

 

Eşim son günlerde komşularla birlikte bir organizasyon içindeydiler! O gün, herkes aldıkları küçük büyük hediyeleri ile birlikte 6- 7 kadın ve birer anne olarak meğer ilçemizin Gürpınar semtinde olan Yetimhaneyi ziyarete gitmişler!

 

Konu bu muydu! Dedim.

 

Görmeden anlayamazsın! Dedi.

 

Yaşları 0 ila 13 arasında değişen 70 kadar çocuğun kaldığı mekana, dış avlunun kanatlı kapılarından girdiğimizde! O çocukların bizleri görüp her birimize anne deyip koştuklarını ve  ayaklarımızı kucakladıklarını bir görseydin sende ağlardın dedi!

 

Birden içim boşalmış ciğerim erimişti!

Eee sonra! dedim, yutkundum!

 

Bütün kadınlar eğilip çocuklara sarıldık, dayanamayıp ağlaştık, başlarını okşadık, hava iyi olduğu için bahçeye çıkarmışlardı, bahçede masalar kurulmuştu, hediyelerimizi görevliler masaya koyup çocukları buyur ettik!

 

Mavi gözlü çocuklar, esmer çocuklar, saçları lüle lüle kızlar, kimi durgun bakışlı, kimi heyecanlı, kimi şaşkın, kimi hareketli hepsi de anasız babasız karşımızda duruyorlardı!

 

İçimiz içimize sığmıyor du gözyaşlarımızı kamufle etmek için sürekli neşeli ve mütebessim görünmeye gayret ediyorduk!

 

Bir müddet oturduk, çocuklar ile ilgili bilgiler aldık! Görevli bayanları çok ilgili ve müşfik gördük! Buna çok sevinmiştik, zira o çocukların ekmekten ve sudan daha önemli gördükleri şey, biliyorduk ki ilgi ve sevgi idi!

 

Hanım anlattıkça anlattı, resmen beni de ağlatmayı başarmıştı!

 

Biraz daha kendimi dinç hissetsem ve bu şeker gelip beni bulmasaydı bir tane yavrucağı evlatlık edinirdim, ne olacak ki! derken bunda çok samimiydi!

 

Hele ayrılırken çocukların; - gitmeyin kalın! demelerine kahrolduk! -hiç merak etmeyin biz yine geleceğiz! sık sık geleceğiz! ne isterseniz size getireceğiz! dedik te zorla ayrılabildik.

 

Eve dönüş yolunda hanımlarla söylene söylene ziyaretimizin kritiğini yapıyorduk ama hepimizin aklı da yüreği de orada kalmıştı! Dedi.

 

O gece hanımın anlattığı o yetimhaneyi ve o öksüz ve yetim çocukları düşünmüştüm! Gecenin 03 ü olmuştu ama hala uykum gelmiyordu!

 

Biz de çocuk büyütmüştük, her gece birkaç defa kalkar acaba üzerleri mi açıldı diye bakardık!

 

Uyanıp çıkıp gelse aramıza alır sımsıkı sarılırdık!

 

Sabah olduğunda al yanaklarına öpücükler kondurarak uyandırırdık!

 

Acaba görevli ablalar ne kadar müşfik olsa da bütün bunları yapabilirler miydi her bir çocuğa!

 

Mümkün değil!

 

Düşündükçe yüreğim lime lime eziliyordu!

 

Ben bunları düşünmekle ne uyuyabiliyor ne de rahat edebiliyordum!

 

Evlilik ve çocuk edinmek kolay olmamalı, bunun mutlaka bir eğitimi, teminatı, müeyyidesi olmalı! bunların sorumluluğunu düşünemeyen insanlara bu yol ağırlaştırılmalı! diyor, kendi kendime konuşuyordum!

 

Olan sabilere oluyordu!

 

Aileden sorumlu Bakanlık bu konuya ciddi eğilmeli ve birinci önceliği olmalıydı! Diye, beynim harıl harıl sorularla ve projelerle kaynıyordu!

 

O gece dönüp dolaşıp; Ya Rabbim o sabiler senin kullarındır, biz elbette senden daha merhametli olamayız! Sen onların Rabbisin zira yaratansın dedim! biraz rahatladım!

 

Bence her anne ve babanın yolu bir kez olsun bir yetimhaneye düşmeli!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —