Mehmet TAZEOĞLU

Tarih: 02.06.2021 09:14

Her Kesim Yüzde Yedi Büyüdü Mü?

Facebook Twitter Linked-in

Her Kesim Yüzde Yedi Büyüdü Mü?

İnsanlar, şirketler hatta devletler büyürler, küçülürler, gelişirler, şişmanlarlar, zayıflarlar, hastalanırlar, ölürler... Şirketler birer şahs-ı manevi nevinden insanlara benzedikleri gibi; devletler de birer şirket-i manevi gibi şirketlere benzer. Büyümeleri de, gelişmeleri de, küçülmeleri de birbirine çok benzer...

Ne mi diyorum?

 

Aslında diyeceğim şeyi çok da dolambaçlı yollara girmeden de anlatabilirim ama hani kompozisyon kuralları var ya; giriş, gelişme, sonuç... Şimdi girişi yaptık kabul edelim gelelim gelişmeye...

 

Şirketlerin ve devletlerin büyümesini, gelişmesini, küçülmesini anlatan ekonomik verileri sürekli açıklarlar. Yılın ilk çeyreği, ikinci, üçüncü, dördüncü çeyreği diye başlayıp; geçen yılın aynı aylarına göre devam edip, yüzde beş büyüdü, yüzde on küçüldü vs. diye bir sürü de veriler zikredilerek, illa da plaza dilinde açıklamalar yapılır. Şirketlerin gelir-gideri üzerinden, ülkelerin imalat, üretim ve hizmet ürünlerinin artması-azalması üzerinden harmanlanan verilere, bir de GSMG (Gayrı safi mili gelir), GSYH (Gayrı safi yurtiçi hâsıla), GSMH (Gayrı safi milli hâsıla) gibi efsunlu sözcükler de eklenince, işin önemi daha da bir gizem kazanır.

 

Hani bankaya kredi almak için müracaat eden vatandaş, kendisine imzalatılan ve anlatılan karınca yazısı gibi onca bilgi karşısında, “Şimdi sen onu bunu boş ver, ben ayda kaç para ödeyeceğim?” der ya; aynen onun gibi bir ülkenin 7 büyüme haberi karşısında, insanın “şimdi benim için ne değişti, cebime giren çıkan ne?” diyesi geliyor.

 

Neden ülkeleri insana benzettik biliyor musunuz? Çünkü insanların sadece göbeği, sadece affedersiniz poposu ya da sadece bacakları büyüse bu durum vücudu yani organizmayı rahatsız eder. Adına gelişme değil; şişmanlama, obezite falan deriz. Baktık olmuyor; bölgesel zayıflama adı altında derdimize çareler ararız.

Şirketlerin de ülkelerin de büyümesi homojen bir yapıda olmazsa; şirket ortaklarına ve ülkenin fertlerine eşit bir biçimde yansımıyorsa; bunun adına da büyüme değil şişmanlama diyebiliriz. Gayrı safi milli hâsıla falan değil de, belli bir zümrenin kazancı, refahı, geliri vs. diye ifade edebiliriz. Eskiden orta direk falan vardı. Şimdi de küçük esnaf dediğimiz, küçük ve orta ölçekli işletmeler (Kobi) dediğimiz kesim var ama büyüme daha çok ithalata, ihracata ve yurtdışı bir markanın temsilciliğine dayalı bir hal almış gidiyor. Klasik bir deyimle, “Zengin daha zengin, fakir daha fakir” olmuş gidiyor.

 

Bu hamur çok su götür, gelelim kompozisyonun sonuç kısmına... Devletimiz bu pandemi döneminde, eksik olmasın birçok hibe yardımları ve kredi destekleri sunuyor; lakin bunu daha şeffaf, daha Adil ve daha homojen bir yapıda hayata geçirmelidir. Örneğin çok insanın yararlanamadığı hibeler yerine; her kesimin faydalanabileceği vergi muafiyetleri, adamı olana değil de, müracaat eden her kesime uygun olan uygun krediler sunmalıdır. Toplumun her kesimini motive etmelidir. Kucaklayacaksa küçük esnafı değil büyük holdingleri “Kucaklamalıdır”

Kalın sağlıcakla...

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —