Bir kavramı anlatmaya çalışırken, bilerek ve isteyerek içeriğini saptırmak, maalesef toplumun hafızasını yanlış yönde şekillendiriyor. Yani bir şeyi olduğu gibi değil de farklı bir şekilde sunmak, insanların kafasında yanlış anlamalara yol açıyor.
Mesela, ülkenin mevcut sistemine monarşi veya oligarşi gibi başka sistemleri zorla uydurmaya çalışmak, ileride toplumsal gelişmeleri zora sokabilir. Bu tür zorlamalar, toplumun doğru adımlar atmasının önüne geçebilir.
Toplumda önemli rolleri olan unsurlara yüklenen görevler hakkıyla yerine getirilemiyor, anlatılan kavramlar insanların zihninde gerçek anlamlarıyla yer edinemiyorsa, bu durum bana pek de hayra alamet gibi gelmiyor açıkçası. Böyle bir kafa karışıklığı, toplumsal düzeni bozabilir.
Geçtiğimiz günlerde Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı’nın gözaltına alınmasıyla başlayan anti-demokratik süreç, kamuoyunda ister istemez mevcut sistemle alakalı bir kafa karışıklığını beraberinde getirdi. Çoğunluğun seçtiği bir Başkan’ın koltuğuna, her konuda taban tabana zıt bir partiden birinin oturması, bana göre cidden üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.
Bu durumda, aynı partiden biri bu göreve getirilemez miydi? Hatırlayalım, Sayın Erdoğan hapse girdiğinde, yerine Müfit Öztuna Belediye Başkanlığı koltuğuna geçmişti. Bu örnek, geçmişte benzer durumların nasıl çözüldüğünü gösteriyor.
Bu konuyla ilgili Halk TV’ye konuşan eski Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna’nın bir sözü bana çok ilginç geldi: “Kazanılmış bir hak varsa, demokratik bir teamül olarak ona saygı göstermeyi tercih ederim.” Bu söz, demokrasinin temel direklerinden birini işaret ediyor.
1998’de çoğunluğun muhalefette olmasına rağmen, Fazilet Partisi’nden birinin belediye başkanı olarak seçilmiş olması, aslında yapılması gerekenin bu olduğunu bize gösteriyor. İşte asıl demokrasi budur diyebiliriz. Halkın iradesine ve seçimine saygı duymak, demokrasinin özünü oluşturur.
Bir ülkede sistem neyse öyle kalmalı, öyle işlemeli ve öyle korunmalıdır. Bunun aksini yapmak, sadece ve sadece kaotik ortamlara kapı aralamaktan öteye gitmez. Düzensizlik ve karmaşa ortamının doğmasına yol açar.
Siz meşru olanla gayrimeşru olanı aynı bardaktan sunarsanız, ortaya ucube bir tat, ucube bir renk ve ucube bir içim elde edersiniz. Bu yüzden her kavram kendi has şekliyle bırakılmalı, anlamları kendine münhasır olmalıdır. Her şey yerli yerinde olduğunda, toplumsal huzur ve düzen de korunur.