Hikmet-i Hükümet Hikmet-i Siyasetçilerle Olur
[13:53, 28.10.2024] Nilgün Ege Arkahaber Gazeteci: Cumhuriyet dönemi siyaset tarihinin gündemdeki tartışmalı kişisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli.
Devlet Bahçeli'nin geçtiğimiz hafta MHP grup toplantısında yaptığı konuşmalarını boşa çıkaran yeni konuşmalarla Devlet Bahçeli'yi sevenler ve kendi dava arkadaşları ve tarafından bile anlaşılmakta zorluk çekiliyor ve eleştiriliyor.
Herkesin konuştuğu, anlamakta zorluk çektiği bu tespitten sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ''Abdullah Öcalan’ı'' ‘’meclise çağırması, PKK terör örgütünü DEM Parti grup toplantısında lağvettiğini ilan etmesini ve sonrasında da bu hizmetinden dolayı umut hakkının doğacağını belirtmesi’’ ile siyasi hayatımızda olağanın dışında bir hareketlenme yaşandı.
Ancak Bahçeli’nin uzun süredir sergilediği şaşırtıcı, sürprizli siyasetine uygun (gibi) ama terörün can yakıcılığında (MHP tarafından) sıcak tutulan tabu siyasetine ‘küllî aykırı’ önerisi halk nezdinde çok güven verici ve makbul olarak karşılanmadı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e söylediği deyimle günü kurtaran ‘siyaseten siyaset’ anlayışı olarak kabul edildi.
“Siyaset nedir, siyasetçi kimdir veya siyaset ne olmalı, siyasetçi kim olmalıdır?” sözünün sorgulamasında yazacak olursak: Bana göre siyaset toplumda sorun olarak ortaya çıkan insan yaşamını ve duygularını ve düşüncelerini zorlaştıran engellerin aklın geniş zemininde akıl bütünlüğü içinde çözülme refleksinin ‘tüm öneri ve alternatifleriyle birlikte konuşulması.’ Siyaset, bu konuşmaları çözüme ulaştırmak için gayret eden seçilmiş,seçilmemiş siyaset kültürü birikimli insanların uygulayıcısına da siyasetçi denir.
Daha öz deyimle; siyaset sorun çözme sanatı, siyasetçi ise aklın, yüreğin, vicdanın yolunda geniş ortak paydada sorun çözme sanatkârıdır.
Devlet Beyin son siyasal çıkışıyla ilgili sosyal medyadaki lider-teşkilat-doktrin üçgenindeki "sorgulamayız, sorgulatmayız, farklı düşünce ve düşüncelere kapalıyız; lider karar verir, biz ona uyarız-uygularız" ‘mealli’ destek yorumlarına baktığımızda ‘Bu çıkış devlet aklıdır, lider söylemiştir, bir bildiği vardır, doğrudur’… ilkesini görüyoruz.
Fakat herkesin bildiği gibi ülkücü camiada Devlet Bahçeli’nin son siyasal atraksiyonunu bu yorumlarla kabulleniş (Abdullah Öcalan’ı mecliste konuşturma) sığ, dar, mecburi, genel merkeze yakın olma-genel merkezin dikkatini çekme merkezli mecburi kabulleniştir.
Çünkü bu atraksiyonun toplum (Türk-Kürt toplumu) karşısında izlenirliği varsa da güvenirliği söyleyenlerin, atraksiyonu hazırlayanların siyasal demeçlerindeki zikzaklı siyasal şahıs intibaından dolayı güvenirliği yoktur.
Bu güvensizliğin Türk milletinin kutsal devlet kabulündeki ‘devlet aklı’ anlayışı (Hikmet-i Hükümet anlayışı) ile kabul ettirilmeye zorlanması toplumda güvensizlik birikimiyle karşılanmaktadır.
Çünkü bu siyasal yumuşama görünümlü atraksiyonu yapanlar geçmişte sorun üzerinden her türlü siyasal rant edinme sömürüsü ile toplumu ayrıştırırken bu gün aynı kişiler ‘hükümetî güçleri’ ile devletin bekası için devlet aklında birleşilmesini istiyorlar, adeta dayatıyorlar.
Lakin bu sorunun bitmesi anlamında ümit besleyenler diyor ki; bu şahısların yarın birgün akan kanın durması amaçlı bu önemli tekliflerinin olası ‘kitlesel reddiyedeki’ durumu karşısında kaygan siyaset anlayışlarında ‘ ciddiye almayın siyaseten söyledik’ demeyeceklerini kim iddia edebilir ki?
Tarihe ilgi duyanlar bilir. Bundan 119 sene önce bir Cuma namazı sonrası cami çıkışında saatli bomba ile öldürülmek istenen 2. Abdülhamit, kendi kurduğu mahkeme heyeti tarafından idam cezası verilen Ermeni terörist Edward Jorris’i Fransa ve Belçika’nın dayatması ile affediyor, sarayına çağırıyor, eline 500 altın verip, Sirkeci Garından Fransa ve Belçika’ya şirin (!) gözükmek için Avrupa’ya elleriyle yolcu ediyor.
Halk arasında çıkabilecek gücünü ve kararını sarsıcı dedikoduları önlemek için “Abdülhamit Han Ermeni terörist Edward Jorris’i muhbir olarak tutmuştur. Bundan sonra Jorris Osmanlı devletine ve Abdülhamit han’a çalışacaktır kaydını devlet belgelerine geçirmiş ve muhbirleri vasıtasıyla da devlet aklıdır, kimse başka akıl üretmesin” lafını yaymıştır.
Ancak Ermeni terörist Edward Jorris serbest kalıp Avrupa’ya gider gitmez şehir şehir, ülke ülke gezerek Osmanlı siyaseti ve Abdülhamit ile alay eden siyasi mitingler, toplantılar düzenlemiştir.
Bu durumda bu nasıl devlet aklıdır diye adama sormazlar mı?
Keza yakın tarihimize gelirsek.
Rahip Bronson casusluktan yargılanırken “Bu fakir yaşadığı sürece o casus cezaevinden çıkamayacak diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD Başkanı Trump'ın yazdığı bir mektuptan sonra Rahip Bronson’u serbest bırakması ve Brandon’un serbest kalışının ertesi günü o ABD Beyaz Saray’ından manidar teşekkürlü açıklama yapmasındaki devlet aklı ile Abdülhamit’in kayıtlara geçirttiği devlet aklı arasında bir fark var mıdır?
Keza yine yakın tarihteki hem Türk hem de Alman vatandaşı olan gazeteci Deniz Yücel, 14 Şubat 2017'de"terör örgütü propagandası yapmak" ve "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik" suçlarından tutuklanmış ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Yücel hakkında 4 yıldan 18 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlanmıştı, O zaman ki Almanya başbakanı Angela Merkel’in bastırması ile 13 gün sonra 27 Şubat'ta serbest bırakılmış, o gün eşiyle birlikte özel bir uçakla Almanya'ya gitmişti.
Bu tahliye de yine devlet aklıydı… ki bu çelişkiyi Meral Akşener “Merkel ‘Tak’ dedi, ‘şak’ yaptılar” diye eleştirmişti.
Dün bugüne baktığımızda hep kişileri siyaseten koruma içerikli bu devlet aklına millet normal aklıyla akıl erdirebilir mi?
Milleti hem gaza getiren, öfke dolduran sonra harici, dahili baskılarla zikzak yapan, sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranan, pasifliğini örtbas etmek için alına saygı duyulmasını kesin biat edilmesini isteyen bu devlet aklına millet ne kadar güven duyabilir?
Kısacası devletin önemli görevinde bulunan bürokratlar, siyasetçiler ne devleti, ne devlet adamını ne de devlet aklını tartışılır hale getirmeli. Tartışmalı hale gelen siyasetçiler ve akılları bir gün doğru bile söyleseler güven yitiminden dolayı ‘hem kendi taraflarında hem de karşı tarafta’ etkileyiciliğini ve belirleyiciliğini yitirirler.
Bu duruma düşmemek ve devleti bu duruma düşürmemek için, koltuk ve makamları işgal edilmiş hale getirmemek için , hikmeti hükümet için hikmeti siyasetçi özelliğinizi korumalısınız…
HİKMET-İ HÜKÜMET NEDİR?
Hikmet-i hükümet hikmet-i siyasetçilerle olur.
Hikmet-i Hükümet ; Devletin kendisini bizatihi bir amaç olarak gören ve devletin bekası söz konusu olduğu vakit, her türlü kuraldan muaf tutulması gerektiğini savunan siyasal anlayış “Hikmet-i Hükümet” olarak adlandırılır. Bu anlayış, Türkçemize “devlet gereği” ya da “devlet aklı” olarak çevrilen Fransızca “Raison D’etat” kavramıyla yakından ilişkili bir anlayıştır.
Hikmet kelimesi Arapça bir sözcük olup, “bilgelik, bilinmeyen neden, gizli sebep” gibi anlamlara gelir.
Bu bağlamda “Hikmet-i Hükümet” kavramıyla kastedilen, devlet icraatındaki asıl maksadın, gözetilen faydanın ya da gösterilen bilgeliğin bilinemeyeceğidir.
Özetle, devlet aklı ve hikmet-i hükümet uygulamalarının halk nezdinde kabul görebilmesi için devlet yöneticilerinin güven yaratması, toplumda güveni sarsacak zikzaklardan kaçınmaları şarttır. Siyasetçi ise her şeyden önce tutarlılığı ve halkın nabzını göz önünde bulunduran bir yapıya sahip olmalıdır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.