29.06.2025 14:14:00

                                                                                      

İki Buluşma Sonsuz Mücadele Kırkpınar Güreşleri

 

Geleneksel bir Türk sporu olan yağlı güreş, Trakya ve Balkanlardan yayıldığı bilinmekle birlikte tarihi çok eski yıllara dayanmaktadır. 4500 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişi olan yağlı güreşte, güreşçiler vücutlarına yağ sürdükleri için bu isimle anılmaktadır.  M.Ö. 2650 yılına ait Antik Mısır ve Asur Krallığına dair buluntular o dönemlerde yağlı güreşlerin yapıldığını göstermektedir.

Türkiye’de çok yaygın olan ve sevilen yağlı güreş, Rumeli tarafından Balkanlardan gelerek yaygınlık kazanmıştır. Aslında tarihe baktığımızda Yunanlıların eski Olimpiyat oyunlarında güreşçilerin zeytinyağ ile yağlanarak yaptıkları bir güreş çeşidi. Buradan zaman içerisinde Türkler tarafından benimsendiğini ifade edenlerde var. Güreş Türk toplumlarında da yaygın şekilde yapıla gelmiştir. İki insanın karşılıklı bir mücadelesi olarak bilinen güreş genel olarak taktikler içeren bir oyundur. Yaklaşık 660 yıldır efsane şekilde yapıla gelen Türk kültürünün en köklü ve en önemli spor etkinliklerinden biri olan “Kırkpınar Güreşleri”nin bir hatırası vardır. Efsane olarak dilden dile anlatılan hikâye şöyledir.

Geleneksel yağlı güreş turnuvasının kökenleri, 1357 yılına kadar uzanmaktadır. O dönemde, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin oğlu olan Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa, Edirne civarında düzenlediği seferler sırasında, Türk tarihinde derin izler bırakacak bir olay vuku bulmuştur. Gazi Süleyman Paşa, Edirne'yi üçüncü defa geçici olarak ele geçirdikten sonra, askerleriyle birlikte keşif amaçlı bir akına çıkar. Bu keşif sırasında, şimdiki Yunanistan sınırları içinde yer alan Simavina (Samona)’da mola verirler. Burada, Kırk yiğit asker arasında güreş müsabakaları düzenlenir. Bu güreşlerde, Ali ve Selim adında iki kardeş pehlivan öne çıkar ve birbirleriyle güreşmeye başlarlar. Saatlerce amansız bir mücadele içinde geçen iki kardeşin mücadelesi sonucunda birbirlerine üstünlük kuramazlar. Birbirlerini bir türlü yenemezler. Bir süre sonra, aynı iki kardeş pehlivan, Edirne yakınlarındaki Ahıköy çayırında yeniden karşı karşıya gelirler. Hıdrellez günü yapılan bu güreş, bütün gün      boyunca devam eder. Gün bitip güneş batmasına rağmen, iki kardeş pehlivanın mücadelesi inanılmaz bir şekilde devam eder ve yine birbirlerini yenemezler. Gece boyunca mum ve fener ışıklarının altında devam eden güreşte kazanan yine çıkmaz. Ancak iki kardeş pehlivanın nefesleri kesilir ve oracıkta can verirler ve şehit düşerler. 

Arkadaşları, şehit düşen iki kardeşi aynı yerdeki bir incir ağacının altına gömerler ve oradan ayrılırlar. Yıllar sonra aynı yere geri döndüklerinde, iki pehlivanın mezarlarının bulunduğu yerde gür bir pınar (kaynak suyu) görürler. Bu tabiat olayı, halk arasında büyük bir saygı ve hayranlık uyandırır. İki yiğidin anısına, bu bölgeye “Kırkpınar” adı verilir. 

1361 yılında, Sultan I. Murat, Uç Beyleriyle dördüncü defa Edirne'yi kuşatmaya gider ve burayı fetheder. Fethin anısına aynı yıl Sultan I. Murat’ın emriyle, kırk yiğit akıncının anısına bir güreş düzenlenir. Bu güreş, tarihe "Kırkpınar Güreşleri" olarak geçer. Kırkpınar Yağlı Güreşleri, geleneksel Türk yağlı güreşi olarak her sene haziran ayı sonu ile temmuz ayı başında Edirne'de düzenleniyor. Pehlivanlar üç gün boyunca er meydanında mücadele ediyor. Son günde yapılan finallerde ise her boyun birinci, ikinci ve üçüncüleri belirleniyor. Bunlardan en önemlisi başpehlivandır. Güreşlerin yapıldığı süre içinde festival düzenlenir ve çeşitli etkinlikler yapılır. Kırkpınar’da başpehlivan olan pehlivan bir sonraki yılda güreşler başlayıncaya kadar başpehlivan diye anılır. Ayrıca Kırkpınar ağası seçilir ve bu ağa bir sonraki yılda yapılan güreşlerin organizasyonunu üstlenmiş olur.

Edirne'nin alınmasından sonra Sultan I. Murat güreşçiler tekkesi kurulmasını sağlamış. O tarihten sonra da Edirne Kırkpınar meydanında her yıl güreş yapılması bir gelenek haline gelmiştir.

Yağlı güreşe çıkan her pehlivanının kispet giymesi gerekiyor. Manda, dana veya malak derisinden yapılan kispetin bel kısmı dört parmak genişliğinde ve kalın olur. Beli sarması içinde kalın bir ip geçirilir. 

Uzun yıllar Kırkpınar güreşleri “pehlivan yatağı” olarak bilinen Bulgaristan’ın kuzeydoğusundaki Deliorman Bölgesi’nde bulunan pehlivan Demir Hasan Baba’nın dergahında yetişen pehlivanların gösterileri ve oyunlarına sahne olmuştur. Yıllarca bu bölge de yetişen pehlivanlar baş pehlivanlığı göğüslemiştir. Bu pehlivanlar içinde en ünlüsü de yalnızca güle yenilen Koca Yusuf’tur. 

Yazımı yine Deliorman Bölgesi’nin yetiştirdiği efsane pehlivanlarından Pomak Osman’ın bir sözü ile bitiriyorum.

Güreş, Alperenler, gaziler yadigarı, çok mübarek ve ince bir sanattır."


Önder GÜZELARSLAN

Kamburoğlu, Hakkında Çarpıcı İddialar..!
İlçe Başkanı Yoğun Bakımda mı?
“Bilim İnsanları: ‘Kâinatta Tesadüfe Yer Yok’”
Alanya Turizminin Yeni Başkanı Belli Oldu
Lüks Araç’ Krizi Büyüyor...
Tam Gün Eğitim, Maarif Modeliyle Güçlenen Okul
Postacı: Eğitim Meşalesi Öğretmenlerin Elinde Yükselecek
Ertem, VR Destekli Eğitimle Güvenli ve Verimli Öğretim Sağlıyoruz
Gürkan Bayoğlu’ndan 24 Kasım Mesajı
Muhammed Lütfullah Güvenç’den 24 Kasım Mesajı
Yunus Emre Kakı’dan 24 Kasım Mesajı
Engin Doğru’dan 24 Kasım Mesajı
Recep Erol’dan 24 Kasım Mesajı
İlker Gürbüz’den 24 Kasım Mesajı
Halil Kanat’tan 24 Kasım Mesajı
Serdal Güzel’den 24 Kasım Mesajı
Tuncer Dağ’dan 24 Kasım Mesajı
Yonca Yaman’dan 24 Kasım Mesajı
Eyyüp Günay’dan 24 Kasım Mesajı
Mehmet Tuvalak’tan 24 Kasım Mesajı
Togay Çoban’dan 24 Kasım mesajı

YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.