İstiklal Madalyalı Türk Savunma Sanayi Kurucusu Şakir Zümre
Şöyle bir tarihimizi kurcaladığımızda nice ismi unutulmuş kahramanlarımıza rastlarız. Bugün teknolojinin gelişmesiyle bazen bir kısmını sosyal medya aracılığıyla bir kısmına da bir kitabın sayfaları arasında bulur öğreniriz. Okumanın bana verdiği haz çoğu zaman yeni şeyler öğrenmemi de sağladı. Şüphesiz kitap okumak, en eski ve en etkili bilgi edinme yollarından biridir. Kitaplar, farklı alanlardaki bilgi ve deneyimleri içeren zengin kaynaklardır. Bu düşünce yapısıyla hareket ederek her alanda okumalar yapmaya çalışıyorum. Okuduklarımdan edindiğim bilgilerle de yazılar yazarak insanlara faydalı olmaya çalışıyorum. Benim için her kitap bir hazine değerinde.
Son günlerde okuduğum kitaplardan birisi “Tarihimizin İlginç ve şaşırtan Olayları” ismiyle Orhan Yeniaras tarafından kaleme alınmış bir eser. Adından anlaşılacağı üzere ilginç konular ve bilgiler yer alıyor bu kitapta. İlk defa bu kitapta ismini duyduğum ve hayat hikayesi oldukça ilgimi çeken ve herkes tarafından tanınması ve bilinmesi gerektiğini düşündüğüm bir şahsı anlatmaya çalışacağım bu yazımda. Orhan Yeniaras “Soba İmalathanesine Dönüştürülen Türk savaş Endüstrisi başlığında anlattığı kişi Mareşal Fevzi Çakmak'ın yakın akrabalarından biri olan Şakir Zümre. Türkiye'nin ilk özel sektör silah fabrikasının kurucusu olan Şakir Zümre’yi belki de birçoğumuz hiç duymadı. Duyanlar da unuttu gitti. Günümüzde savunma sanayi alanında yapılan başarılı çalışmaları da göz önünde bulundurarak neden Şakir Zümre gibilerin vakti zamanında önü açılmamış diye de hayıflanmamak ve üzülmemek elde değil.
Hayatının her ânı ilginçlikler ile dolu bu girişimciyi gelin yakından tanıyalım.
1885 yılında Bulgaristan'ın Varna şehrinde dünyaya gelen Şakir Zümre, ilk öğrenimini doğduğu yerde lise ve yüksek öğrenimini ise Cenevre'ye tamamladı. Cenevre’de Hukuk Fakültesi’ni okuyarak bir hukukçu olarak doğduğu şehre Varna’ya döndü. 1908 yılında üstün başarı ile bitirdiği Hukuk Fakültesi onun hayatına çok şey kattı. Memleketinde siyasete ilgi duyarak Bulgaristan'daki Türk azınlığının destekçisi olmak için Bulgar Parlamentosu’na, 17 Türk'ten biri olarak azınlığın temsilcisi olarak milletvekili seçildi. O dönemde Bulgaristan’ın Sofya şehrinde yarbay rütbesiyle askeri ateşe olarak görev yapan Mustafa Kemal ile tanışmış ve aralarında uzun yıllar sürecek çok samimi bir dostluk kurulmuştur. Varna’da avukatlık ve ticaret ile uğraşan Şakir Zümre ile Mustafa Kemal sık sık bir araya gelir, sanattan edebiyata, siyasetten ekonomiye çeşitli konular üzerinde sohbet ederlerdi.
Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine Mustafa Kemal’in Sofya’dan ayrılması üzerine o da savaşta devletine destek vermek için birtakım çalışmalara girişti. Türk ordusunun ihtiyacı olan teknik personeli, silah ve bombaları Bulgaristan'dan temin ederek her türlü tehlikeyi göze alarak Anadolu'ya göndermeye başladı. Onun bu faaliyetleri Kurtuluş Savaşı’nın bitmesine kadar devam etti. Milli Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanınca kendisi Ankara’ya davet edilerek İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Buraya kadar rutin bir hayat yaşayan Şakir Zümre’nin bundan sonraki girişimleri ve başına gelenler inanılır gibi değil.
Savaştan sonra Türkiye'ye yerleşti. Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün tavsiyesi ile Türkiye'nin savunma sanayisinin ilk özel sektör fabrikasını 1925’te Haliç'te kurdu. Onun kurduğu bu işletme Türkiye’nin ilk yerli silah fabrikası olması bakımından çok önemlidir. Kurduğu fabrika da hava bombaları, her çeşit mayın, işaret fişekleri, denizaltı torpilleri ve uçaksavar bombaları üretmeye başladı. Çok başarılı bir şekilde Türk Hava Kuvvetleri'nin ilk cephane gereksinimlerini imal eden Şakir Zümre bununla da kalmayıp Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır gibi ülkelere de ihracat yapmaya başladı. Öyle ki Nazi Almanya’sının yayılmacılığına karşı Yunanistan ve Polonya silah ve mühimmatını Şakir Zümre’nin kurduğu fabrikadan temin ediyorlardı. Türk ve dünya basınında büyük ses getirmeye başlayan Şakir Zümre’nin fabrikalarında o dönemde iki bin kişi istihdam ediliyordu.
Fabrika ilk kurulduğunda teknik personelin tamamı yurt dışından gelmişti. 1930’lu yıllar doğru yetişen yerli personel ile üretime devam edildi. Mustafa Kemal’in ölümünden sonra da üretim devam etti. Bugünkü savunma sanayisindeki milli hamle gibi o dönemde de milli kalkınma hamleleri sürerken dünya da bazı ülkeler arasında gerginlikler tırmanmaya başladı. Nihayet ayak sesleri duyulan İkinci Dünya Savaşı kapıya geldi çattı. Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na girmedi. Çok kanlı bir savaş dünyayı kasıp kavurdu. Bu savaş ile birlikte dünya iki kutuplu merkez haline geldi. Rusya’nın önderliğinde Doğu Bloku, ABD’nin önderliğinde de Batı bloku kuruldu. Türkiye Sovyet Rusya tehdidi karşısında kendisini ABD öncülüğünde kurulan NATO hattının içinde buldu. ABD bu süreçte Türkiye ile 27 Şubat 1946 yılında 4882 sayılı bir kredi anlaşması yaptı. Bu anlaşma gereği ABD Türkiye’ye mali yardımda bulunacak bunun karşılığında Türkiye ABD’den silah alacaktı. ABD İkinci Dünya Savaşı sonrasında elindeki silahları geri Amerika’ya götürmek yerine Türkiye’ye satarak hem silahları geri götürmekten kurtulmuş hem de Türkiye’de palazlanmaya başlayan silah sanayisini çökertmiş oldu.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda da ABD'nin yaptığı askeri yardımlar sebebiyle Şakir Zümre Fabrikaları, cephane üretimini terk ederek, soba üretimine başladı. Günlük hayatta kullanılabilecek döküm ve madeni eşya, zirai aletler, elektrikli ütü, soba ve İş Bankası kumbaraları gibi ürünler imal etmeye başlayan fabrika farklı ihtiyaçlara göre, Ağaçlı, Alman, Zonguldak, Zümre, Çiftlik ve Köylü isimleri ile farklı tiplerde sobalar üretiyordu. Türk sobacılığı söz konusu olduğunda Şakir Zümre’yi anmamak olmaz. Zümre sobaları, o güne kadar üretilen sobalardan çok farklıdır. Türk insanının ekonomik sosyal ve kültürel hayatı ile bütünleşen “kuzine” diye bilinen sobalar çok işlevliydi. Üzerinde su ve çay kaynatıldığı gibi yemekte pişirilirdi. Fırının da ise her türlü hamur işleri, patates, kebap, ızgara yapılırdı.
1948 yılında Türkiye İktisat Kongresi'ne katılan Şakir Zümre, 1950 genel seçimlerinde İstanbul'dan CHP milletvekili adayı oldu ancak seçilemedi. Savunma sanayisiyle başladığı imalat Türkiye sobacılık sanayisinin temel taşına dönüştü. Ancak bu soba sanayisi de çok uzun soluklu olmadı. 16 Haziran 1966'da vefat ettiğinde seksen bir yaşındaydı. Vefatından sonra fabrika faaliyetini dört yıl daha sürdürmüş; 1970 yılında kapanmıştır.
Günümüzde doğalgazın yaygınlaşmasıyla sobalara da ihtiyaç kalmayınca savunma sanayi alanında silah ve mühimmat üretimine başlanıp soba üretimine evrilen fabrika da tarihin tozlu raflarına kaldırılmış oldu. Türk Sanayi Birliği’nde ikinci başkanlık yaparak sanayi politikalarının belirlenmesinde rol oynayan Şakir Zümre, son derece zeki ve akıllı biriydi. Akıcı derecede Bulgarca ve Fransızca konuşabiliyor, uluslararası ilişkilerde ve sanayi alanında Türkiye’nin sesini duyurabilecek donanıma sahipti. Bu nitelikleri hem sanayideki ilerlemeleri yönlendirme hem de Türkiye’yi uluslararası alanda temsil etme konularında ona büyük avantajlar sağlamış olmasına rağmen döneminin siyasi politikalarının kurbanı olmuş tanınması ve bilinmesi, hafızalardan silinmemesi gereken önemli bir kişiliktir.
Şakir Zümre’nin vefatının üzerinden 25 yıl geçmiş olmasına rağmen hala birçok alanda sanayicinin önünün arzu edildiği şekilde açılamadığına şahit oluyoruz. Bu durum da ülkemiz açısından büyük bir kayıp ne yazık ki?