KALEMDEN KATRELER
Kalemin gücü, bir şişe mürekkep kadar derin ve bir külçe altın kadar değerlidir. Kalem ağızdan ve yürekten dökülen kelamları yazıya dökmeye yarayan bir hafızadır. Kalemin aktardıkları bugün dünyadaki mücadele alanları içinde en tesirli olanıdır. Yazı adeta bir emanettir kalemin ucundan çıkan. Kalem, tarihin yazıyla arşivlenmesi, beyinlere nakşedilmesidir. Kalemin yazdıkları, yazıya aktardığı bütün olgular gelecek için çok anlamlı ve bir arşivleme niteliğindedir.
Kalem, bilginin, tekniğin, ilmin ve sözün muhafızdır. Kalem kelam sahibinin duygularını nakşeden bir vasıtadır. Kalem adeta bir pusattır. Zira günümüzün en anlamlı ve en tesirli aracı konumundadır. Kültürel kimlikleri yansıtmaya yardımcı olan kalem, erbabının elinde Zülfikar’a dönüşür. Kalemin gücü hiç şüphesiz tartışılamaz. Zihin süzgecinden geçen, gönül deryasının içinden haykırılan kelamların mürekkeple şekle dönüşmesinin aracıdır kalem. Gönül dili ancak kalem ile aşka gelir. Kalem sayesinde yüreğin soğuması, serinlemesi mümkün olur. Kalem, kelamın yol arkadaşıdır.
İbn-i Sina bakın kalem için ne söylüyor: “Aletlerin en faydalısı kalemdir. Bir şişe mürekkep bir külçe altından hayırlıdır.” Kalem yazmalı ki güzel düşünceler aşikâr olsun. Herkes bilsin güzellikleri. Dünya huzur bulup, sıkıntılar uzak olsun. Unutulmamalıdır ki kalem elde olduğu sürece fikir üretimi devam edecektir. Cervantes de kalem için; “Kalem, aklın dilidir.” ifadesine yer verir. İşte o aklın dili olan kalem, Dünyadaki iki büyük kuvvetten biridir. Derler ki; “Dünyada iki büyük kuvvet vardır; kılıç ve kalem. Fakat kılıç kuvveti er ya da geç kalem kuvvetine mağlup olur.
İşte bu kadar kıymetli olan kalem kimin şövalyeliğini yapıyor, ona bakmak onu görmek lazım. Kalem yeri gelir kalemi kibar olur gönüllerin yarasını siler. Kalem yeri gelir gönüllerde derin yaralar açar. Kimi zaman da kalem yorgun düşer. Kimi zaman da yorgun bir savaşçıdan daha etkin bir savaşçı olur kalem. Malcolm S. Forbes kalemin bu yönünü şöyle izah ediyor: “Kâğıda dokunan kalem, kibritten daha çok yangın çıkarır.”
Kalemin gücünün kılıçtan daha etkili olduğunu ifade etmiştim. Kalem kılıçla kurulmaya çalışılan medeniyeti çok daha kolay ve etkili kurar. Medeniyet ihya ve inşa etme arzusunda olan kalemin tahayyülünün de oldukça geniş ve zengin olması gerekir.
Kalem, kelamı kalıcı hale getirdiği kadar değerlidir. Unutulmamalıdır ki söz kulaktan kulağa, hava gibi nefes gibi uçar gider. Ama yazı ise kalıcıdır. Adeta yazı damga gibidir. Bugünkü anlamda ve şekliyle kalemin icat edilmediği dönemlerde insanlar taşlar üzerine özel bir teknikle değişik semboller yazarak ve kazıyarak kalemin vazifesini yerine getiriyorlardı. Söz adeta taşlara kazınıyordu. Hepimizin de bildiği gibi yazıyı ilk icat eden Sümerlerdir. İlk olarak çivi yazısı ile kelamlar taşlara işlenmeye başlamıştı. Kalem o günde gücünü göstermiş taşa tek tek kelamları nakşetmiştir.
Kalem sadra şifa, ruha gıda olabilmesi için sesini kelâmullahtan almalıdır. Kalem fikre isabet ve zikre fazilet olmalıdır. Kalem müşfik olmalıdır. Kalem ahlaka mugayir kelamlara kendini kapatmalıdır. Kalemin görevi gönüllere inşirah vermenin yanı sıra hakikat neferi olmalıdır. Yani kalem sadece hakikatleri bütün açıklığıyla yazıya dökmelidir. Nitekim Rabbimiz Kalem Süresine, kaleme ve yazdıklarına yemin ederek başlamaktadır. Yani hakikat ışığını sadece kalemin aydınlatabileceğini vurgulamaya çalışıyor. Kalem hakikati haykırdıkça değerleşir ve anlamlaşır.
Son söz kalemden çıkan yazı ne kadar önemliyse bunu hayata geçiren kalem erbabı da o kadar önemli ve kıymetlidir. Aynı zamanda kalem erbabı zorlu ve kutsi bir görev üstlenmektedir. Kalem erbabının önemini Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle ifade etmiştir. “Alimin mürekkebi şehidin kanından üstündür.” Seyyid Kutup üstat da kalem sahipleri için şunu söylemektedir. “Kalem sahipleri büyük işler başarabilirler, ancak yazdıklarını kanlarıyla ve canlarıyla beslemek şartıyla.” Yine Baraccio’de “Kalem, acemi avcıların elinde hedefini şaşıran bir okta olabilir.” diyerek kalem erbabının çok dikkatli olması gerektiğini vurgulamaktadır. Yazımı Nuray F. Diner’in kaleme dair sözü ile noktalıyorum.
“Kalemin güçlü olduğu yerde, dil lal olurmuş.”