Mustafa KAPLAN

Tarih: 20.10.2024 11:27

LAİKLİK DİNSİZLİK DEĞİLDİR

Facebook Twitter Linked-in


 

LAİKLİK DİNSİZLİK DEĞİLDİR

Laikliği dinsizlik olarak telaki eden zihniyettin sahiplerine  verilecek en güzel cevap ;  Atatürk'ün İslam hakkındaki düşüncelerini göz önüne seren şu sözleridir. 

"Allah birdir, büyüktür. Bizim dinimiz en makul ve doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayı da son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması gerektir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur... Ey millet, Allah birdir, sanı büyüktür. Peygamberimiz, Efendimiz Cenabı Hak tarafından insanlara dinin gerçeklerini bildirmeye memur ve elçi olmuştur... İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor. Bu sebeple en mükemmel dindir... Varlık dünyasının bütün kanunlarını yapan Cenab-ı Haktır... Dinime, gerçeğin kendisine nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. 

Yüce dinimiz,  çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler modern olmayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür onların bu  düşünceleridır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı; müslümanların  kâfirlere köle olmasını istemek değil de nedir?"

"Bizim dinimiz milletimize, düşkün, miskin ve hor görülmeyi tavsiye etmez. Tam tersi, Allah da Peygamber de insanların ve milletlerin yücelik ve şerefini korumalarını buyuruyor... Bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçüt  vardır. Bu ölçüt  ile hangi şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki, akla, mantığa, toplumun çıkarlarına uygundur, biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur, o şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz aklın, mantığın uyduğu bir din olmasaydı, en mükemmel ve en son din olmazdı"  Bu sözleri  ne kadar derin manalar ihtiva ediyor  değil  mi?..  Buna  rağmen, hala Atatürk'e dinsiz demek nasıl bir vicdandır , o vicdan sahibine sormak icap eder. 

Bir takım insanların meydana çıkıp, kasti  olarak İslam dışı eylemler ortaya dökerek, Atatürk'ü kendi şahsiyetlerinde bitirme gayretlerini görmek akıl kârı olmalıdır. 

Tıpkı bazı tarikat şeyhleri'nin, ona benzer dindar geçinenlerin şahsi çıkarları için Allah adına,İslâm adına yaptıkları yanlış davranışları gibi... 

Kasti veya kasti olmasın, birinin veya birilerinin; veya bir müesse'nin  adına bir takım iyi olmayan fiilerde fail olması,o kişiyi yahut o kişileri  bağlamalı; mensubu olduğu kurumu, yahut grubu değil. Bir  çiçekle baharın gelemeyeceği gibi...

Kadınlı erkekli bir grubun boğazda ellerinde şarap şişesiyle " Mustafa "Kemal'in askerleriyiz" diyerek slogan atmaları onları Atatürkçü yapmaz. Ayrıca bu davranışların müsebbibi olarak Atatürk'ün adını lanse etmek te pek mantıklı gelmiyor açıkçası.  Zamanında Atatürk içki içti diye; kendilerince içki içmenin meşruluğunu ortaya dökmek,  Atatürk'ün manevi şahsına yapılan en büyük saygısızlıktır.  Atatürk'ün yaptığı onca güzel işler arasında bula  bula içki içmesini baz almak kadar gülünç bir şey yoktur. İçmişse bu kendi özel hayatı ile ilgili bir durumdur. İçki içmesini değil, yaptıkları güzel şeylerin milletçe izinin sürülmesidir esas olan... 

Laikliği getirmekle Atatürk dinsiz diyenler büyük bir yanılgı içindedirler. Dinsizlik üzerine inşa edilen devletlerin tüm çabaları dinsiz bireyler yetiştirmek iken, nasıl oluyor da Atatürk'ün getirdiği ;  içinde din ve inanç özgürlüğünü  barındıran bu kavram  dinsizlik olsun. Fatih zamanında farklı dinler, farklı inançlar yaşan mıyormuydu?   Peygamber zamanı , sonrası da öyle... 

Saf ve temiz bir suya şarap katılsa, suyun renginde bir bozulma;   tadında bir gariplik olmaz mı ? Çünkü biri meşru; diğeri değil... 

Siyaset salt  kurnazlık . şeytani düşünceler , envai hileler üzerine kurulmuştur; halbuki din tertemiz, duru, içsel huzur veren, insanları iyiye güzelliğe sevk eden İlahi bir olgudur...İkisinin yan yana zikr edilmesi bile doğru değil.

Bakın, Bediüzzaman hazretleri ne diyor:

"Eûzü billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyaset’"

Dinler arasında özellikle Hristiyanlık ve Yahudilik içinde dinlerin en makulu,en mükemmeli, en akli olan, tüm beşeri ilişkilere en müsbet, en reel yönde seyir imkânı veren kuşkusuz İslam dinidir.

Öyle ki batı  bile İslâm alimlerinden ve filozoflarından aldıkları veriler doğrultusunda hareketle aklın  önemini anlayıp, onlardan aldıkları feyz ile  ilmi alanlarda önemli gelişmeler kaydedip ; bir çok faydalı buluşlara imza attılar...Bu konuda garbın, İslam'dan öğrendiklerinin hesabını tutacak olursak;  batının bize çok şey borçlu olduğu tarih sayfalarında görmek  mümkündür. 

Aklın önemini Kur'an'da mükerer ayetlerde zaten gözler önüne serilmiştir. Bunlardan bir tanesi olan Bakara Süresi 44.Ayet :

"Siz insanlara iyilik yapmayı emredip kendinizi unutuyor musunuz? Halbuki ilâhî kitabı da okuyup duruyorsunuz. Hiç aklınızı çalıştırmıyor musunuz?"bu ve benzer nice ayetler.

İçte gerçek anlamda laiklik böyle akla dayalı bir sistemdir. Dinsizlikle uzaktan yakından en ufak bir alakası bulunmamaktadır. 

İslâm sayesinde aklın önemini kavrayan  batı, örneğin  18.Yüz yılda  Fransa'da ihtilal yaparak, kilise  yerine;  içeriğinde din ve inanç özgürlüğü olan laikliği getirmiştir.  Hal böyle olunca laikliğe dinsizlik demek kadar yanlış bir söylem ;  laikliği getiren yüksek bir şahsiyete dinsiz yakıştırması yapmak kadar  yersiz bir beyanat yoktur... 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —