Merhaba sevgili okurlarım, üzerine dikkat çekilmesi gereken bir konu ile ilgili olarak tekrar sizlerleyim. Değerli okurlarım, hepimizin hayatında küçük ama can sıkıcı anlar vardır ya… İşte onlardan biri de, yeni giydiğimiz kıyafetin tam da o özel anında, bir lokma sosun ya da minik bir kahve damlasının üstüne düşmesidir. Günün o anında, aynaya bakıp “Bugün her şey yolunda” derken, o küçük leke tüm planları altüst eder. Ve o lekeyi çıkarmak için verdiğimiz çaba, bazen hiç bitmeyen bir mücadeleye dönüşür.
Kıyafetlerimiz sadece üstümüzdeki kumaş parçaları değil; bazen içinde sakladığımız anılarımız, emeğimiz, hatta umutlarımızdır. Bir elbise, bir gömlek, sadece bir giysi olmaktan çıkar, yaşamımızın bir parçası haline gelir. Üzerimizde taşıdığımız kıyafetlerde bazen sevinçler, bazen zorluklar gizlidir. Ve işte o lekeler, sadece kumaşı değil, bazen ruhumuzu da lekeleyiverir.
Zamanla öğrendik ki bu lekeler sadece şanssızlık değil. Gıdalardaki katkı maddeleri, deterjanların yetersizliği ve büyüyen tüketim çarkı üzerimize gizli bir oyun kuruyor. Artık ne yediğimiz ne de kullandığımız ürünler eskisi gibi değil. Domates sosundaki koruyucular, ketçaptaki asitler, kahvedeki kimyasallar… Hepsi bir araya gelip kumaşlarımıza yapışıyor, çıkmıyor.
Deterjanlar da ayrı bir muamma. “Güçlü formüller, doğal içerikler” diye reklamlar dönüyor ama sonuç? Kıyafetler hâlâ lekeli, yıpranmış, eskimiş görünüyor. Köpüğü bol, kokusu güzel ama lekelerle başa çıkmakta zorlanan deterjanlar var artık. Üstelik pahalı deterjanlar bile bazen bu işin altından kalkamıyor. Belki de bizim gözümüzü boyamak için her şey planlı ve programlı ilerliyor.
Kardeşim, bu lekeler neden çıkmıyor? Koruyucu ve katkı maddeleriyle donatılmış yiyecekler kumaşa yapışıp yerleşiyor; deterjanlar ise sadece yüzeyde kalıyor, derine inemiyor. Belki de kimse çıkmasın diye uğraşıyor. Tüketim ekonomisi hepimizi bu küçük tuzağa düşürüyor: “Lekeyi çıkaramazsın, yenisini alırsın.”
Bizi yoran da tam olarak bu. Şimdi bu çıkmayan lekeler, bilinçli bir şekilde gıda firmalarıyla anlaşma yapan tekstil firmalarının ve temizlik ürünleri firmalarının büyük bir tüketim projesi değil de nedir? Kıyafetlerimizin dayanıklılığının azalması, tüketimin daha da artması… Her gün yenisini almak mümkün olmadığı için elimizdekinin kıymetini daha iyi anlıyoruz. Ama bir yandan da o kıymet, lekelerle ve çıkmayan izlerle sınanıyor.
Yine de pes etmiyoruz. O lekeli gömlekle, o küçük yırtıkla yaşamayı öğreniyoruz. Çünkü biliyoruz ki; hayat lekelerle dolu ama önemli olan onlara rağmen devam etmektir. Ve inanıyorum ki, gerçek temizlik bazen sabunda değil, sabırda saklıdır. Çünkü biz sadece giysi değil, umut ve direnç taşıyoruz üzerimizde.
Peki bu sahtekârlık projesine bir yetkili ses çıkarmayacak mı? Bu konunun takipçisi olmayacak mı? Bu tezgâhın farkına varmış olan tek kişi ben değilimdir bu memlekette herhalde. Tüm yetkilileri bu konuya duyarlı olmaya ve takipçisi olmaya davet ediyorum.
Unutmayın:
“Hayatın en kalıcı lekesi, pes etmeyenlerin cesaretidir.”
Sevgiyle kalın, hoşçakalın…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.