Mal Sahibi, Mülk sahibi..!
18.yy. Osmanlı İmparatorluğu için duraklama devri olsa da, sosyal ve kültürel hayatı renklendiren önemli zatlar yaşamış, eserler bırakmışlar.
Onlardan biri de Seyyid Ahmed Mürşidi Diyar-ı bekri’dir. ra. Unutulmaya yüz tutmuş, Ahmediyye Şerhi kitabından ilginç bir hikayenin özetini arz ederim:
“Size bir hikaye anlatayım, ibret alın ve bir daha fani dünya mülkü için ‘bu benim mülkümdür’ demeyin.
İsâ aleyhisselam bir gün sahabeleri ile yola çıkarlar. Allah’ın cc verdiği emirle ekili dikili bir arazide konaklarlar. Sahabeleri ona:
-Ey Hüda’nın sevgili Peygamberi, acıktık bize yardım et, yoksa açlıktan öleceğiz.
İsâ as yiyecek bir şeyler için münacat eder. Allah cc:
-O yanınızda bulunan fidanlıktaki meyveleri rızık olarak size verdim, karnınızı doyurun, buyurur.
Doyacak kadar yerler.
Bir süre sonra karşıdan bir adam gelir, onlara kızmaya başlar:
-Bu ekili arazi benim, onları ben ektim, sizin olmayan malı neden yediniz...
Bu yaşananlar üzerine İsâ as, ağlayarak:
-Ya Kerim, Bu meyveleri yememizi emir ettin, fakat mal sahibi olduğunu söyleyen biri bizimle kavga ediyor? Vahiy gelir.
Mülkün de kulun da sahibi Benim. Ben kullarımı mülküme bekçi eyledim. Çalışıp çabalamalarını vasıta ederek, onlara rızık verdim. O kulumun benim nasip ettiğim bu rızkınıza müdahale hakkı yoktur. Ben bir küçük tarladan bütün cihan halkını doyurmaya kadirim. Dilersen bu tarlanın sahibi olduğunu söyleyen ondan evvel ölmüş bütün sahiplerini dirilteyim karşısına çıkarayım.
İsâ as:
-Yarabbi, o tarlanın sahiplerini dirilt ki, bize çatan adam anlasın cümle mülkün sahibi Sensin.
Duası kabul edilir. Sayılamayacak kadar insan diriltilir. Bu dirilen insanlar bir araya gelirler kavga eder ve birbirlerinden davacı olurlar.
Bir çoğu, bu toprak benimdir, bir kısmı, bana babamdan kaldı, derler. Bazıları satın aldık, sonra miras bıraktık, der.
Bu yaşananlara tanık olan adam kusurunu anlar, tövbe eder. İsâ as’a varır:
-Size yediklerinizi helâl ettim. Siz de Allah’ın bizi af etmesi için dua edin. Ey Resûl bu meyveler ve ekinler Allah’ındır. Artık onu kim isterse alır, der.
Ey Ahmed! Yer kimindir anladın mı? Asla bu mülk benim diye umuda düşme! Bahçe Onun biz bahçevanlarız. Bu yiyecekleri, ekinleri Hak vermese nereden bulurduk?..”
Hikayeden almanın serbestliğini çıkaran olmaz sanırım, ölmemek için yemişler.
Hazretin, Ahmet Bican’a ra, ait Ahmediyye eseriyle karıştırılan bu kitabına, kaynak yeterliliği konusunda eleştiriler olmuş, fakat böyle pek bilinmedik hikayeleri okumak da zevkli.
Fâtihayla kim bizi yâd eyleye
Hâlıkı, nârından âzad eyleye
Ver salavat başla söze Ahmedî
Dâstânın bula dilıde Sermedî
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.