Cumhuriyetin ilanından bu yana geçen bir asırlık süreçte Türkiye, birçok hükümet gördü. Ancak bu hükümetlerin büyük çoğunluğu, ne yazık ki milletin değil, batının çıkarlarını önceleyen bir anlayışla hareket etti. Ekonomide, savunmada ve dış politikada bağımlılık esas alındı. "Küçük olsun ama bizim olsun" anlayışıyla hareket eden bu zihniyet, Türkiye'yi potansiyelinin çok altında bir noktaya mahkûm etti.
Cumhuriyetin ilk yıllarında atılan kalkınma adımları, 1950'lerden sonra yerini dışa bağımlı bir yapıya bıraktı. IMF reçeteleri, ithal ikameci politikalar, darbeler, koalisyonlar, ekonomik krizler... Türkiye, kendi ayakları üzerinde durmak yerine, sürekli dış desteklerle ayakta kalmaya çalıştı. Bu süreçte millete hizmet etmek isteyenler ya susturuldu ya da ortadan kaldırıldı.
Bu dönemde, Adnan Kahveci ekonomide şeffaflık ve millî kalkınma için mücadele etti, şüpheli bir kazada hayatını kaybetti. Recep Yazıcıoğlu halkla bütünleşen bir bürokrat olarak sistemin dışına itildi. Eşref Bitlis Paşa terörle mücadelede kararlı duruşunun bedelini hayatıyla ödedi. Muhsin Yazıcıoğlu bağımsız duruşu nedeniyle hedef oldu. Uğur Mumcu derin yapıları deşifre ettiği için susturuldu. Bu karanlık tablo, Türkiye'nin kaderini belirleyenlerin kimler olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. İlim ve bilim adamlarının uçak kazasında ölmeleri kaza değil, birer suikasttı. Faili meçhul cinayetlerde ölen Türk aydınları ve iş adamları da işin cabasıydı. Bu karanlık gölge oyunlarını oynayanlar bugün kimler oldukları açığa çıktı, ancak bu milletin feraseti ve duası ile sonuçsuz kaldı. Çünkü Türk halkı, Sultan Abdülhamid'e yapılanların bir benzerinin Recep Tayyip Erdoğan'a yapılmasına izin vermedi. Şimdi tekrar ediyorum: 17-25 Aralık kumpası, Gezi olayları, 15 Temmuz hain darbe girişimleri... Hepsi aynı senaryonun farklı perdeleriydi ancak yüce Türk milleti liderine sahip çıkmıştır. Türkiye'de millî bir muhalefet olmuş olsaydı, Türkiye bu karanlık çevrelerden kurtulmuş olurdu.
2002'de başlayan değişim süreci, 2005'ten itibaren ivme kazandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye, ilk kez kendi rotasını çizmeye başladı. Savunma sanayisinde dışa bağımlılık sona erdirildi. Yerli İHA'lar, SİHA'lar, tanklar, savaş uçakları, hava savunma sistemleri ve balistik füzeler üretildi. Türkiye, artık kendi silahını yapan, kendi enerjisini arayan, kendi kararını veren bir ülke hâline geldi.
İstanbul Havalimanı, Şehir Hastaneleri, Çanakkale ve Osmangazi Köprüleri, Marmaray ve Avrasya Tüneli, TCG Anadolu Uçak Gemisi, Karadeniz'de doğalgaz keşfi, TOGG yerli otomobil projesi gibi mega projeler... Tüm bunlardan batı niye rahatsız oldu? Türkiye'nin bu yükselişi, batının alışık olduğu "itaatkâr Türkiye" profilini yerle bir etti. Artık emir alan değil, karar veren bir Türkiye var. Bu da batının çıkarlarına ters düşüyor. İşte bu yüzden: Gezi olayları sokak hareketleri ile hükümeti yıpratma girişimiydi. 17-25 Aralık, yargı darbesi ile siyasi iradeyi devre dışı bırakma çabasıydı. 15 Temmuz ise askerî darbe girişimi ile Türkiye'yi yeniden dizayn etme planıydı.
Tüm bu süreçlerde batının sessizliği, hatta kimi zaman dolaylı desteği, Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesine karşı bir cephe oluşturduğunu gösterdi. Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi, ne yazık ki millî iradenin yanında değil, çoğu zaman karşısında konumlandı. Eğer bu kalkışmalara karşı net bir duruş sergilemiş olsaydı, Türkiye bugün çok daha güçlü bir noktada olabilirdi. Neyse ki Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli'nin tarihi kararıyla kurulan Cumhur İttifakı, bu ülkenin kaderini değiştirdi. Bugün Türkiye, 58 ülkede askerî üsleri olan, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip, bölgesel bir süper güçtür. Ekonomide, savunmada, diplomaside ve teknolojide kendi ayakları üzerinde duran bir ülke hâline gelmiştir. Bu başarıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliği kadar, milletin feraseti ve desteği de belirleyici olmuştur. Batının, Recep Tayyip Erdoğan'ı iktidardan düşürme çabaları aslında Türkiye'nin bağımsızlık yürüyüşünü durdurma çabasıdır. Ancak bu millet, geçmişte olduğu gibi bugün de liderine sahip çıkmakta ve bu yürüyüşe omuz vermektedir. Unutulmamalıdır ki "Bu millet kendisine hizmet edeni asla yalnız bırakmaz".
Yazar: İsmet Ünal
Recep Tayyip Erdoğan dönemi Türkiye, Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesi, 15 Temmuz darbe girişimi kim yaptı, Cumhur İttifakı nedir, Türkiye'nin savunma sanayii başarıları, Milli direnişin yükselişi, İsmet Ünal köşe yazıları, 2005 sonrası yeni Türkiye
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.