MOR GÜN…
Bugün Mor gün; diğer bir adıyla epilepsi farkındalık günü! Epilepsi Farkındalık Günü nedir? Dünya
Epilepsi Günü ile arasındaki fark nedir? Neden mor gün? soruları ile başlayalım yazımıza… Uluslararası
Epilepsi ile Savaş Derneği nörologları tarafından karar verilerek saptanan ve Şubatın 2. Pazartesi
olarak kabul edilen gün; dünya epilepsi günü... İlerleyen süreçte, 2008 yılında Kanada’da 10 yaşında
Cassidy Megan, epilepsi hastalığının diğer hastalıklardan farklı olmadığını ifade etmek isteyip;
yalnızlığı ifade eden lavantadaki mor renk seçti ve 26 Mart 2008’de Kanada’da başlayan bu özel gün,
Kanada’da Epilepsi Farkındalık Günü oldu tüm daha sonra dünya da bu farkındalık gününü kabul etti.
Mor olmasının nedeni ise, morun yalnızlığı ifade etmesinden kaynaklanıyor.
Epilepsililerin çoğu kendisini yalnız hissederler! Yalnız kalmak isteyip, kişinin kendisini bir kenara
çekmesi, mantıklı düşünme, karar verme, kafayı dinleme için, ilaç gibidir ama kendi istediği ile değil
de, kendini mecbur hissedilerek yalnız kalmak; çok tehlikelidir! Kişinin kendini toplumda yalnız
hissederek; kenara çekmesi, anlık değil; yaşamada yalnız kalması, yaşadıklarını paylaşacağı kişilerin,
onları anlayıp; hissedecek kişilerin olmaması ve/ya olmadığını hissetmesinden kaynaklanır. Buradaki
sorun; kişinin sorunu yaşarken, başkasının kendisini anlamayamadığı fikridir! Birçok kişi ‘beni
toplumdan dışlarlarsa’ diye en yakını olan kişilere bile epilepsiyle ilgili sorunlarını anlatamaz. Herkes
bilir ki, üzüntüler paylaştıkça azalır ama paylaşmazsak, her geçen gün sırtımızda taşıdığımız yük artar;
artar! İşte bu nokta kırılma noktasıdır…
Yalnızlığı hisseden kişilerde damgalanma yani stigma olayı başlar ve 2 ayrı düşünce ortaya çıkar.
Anlarlarsa, ailelem zor durumda kalır. Diğeri ise, epilepsili olduğumu anlarlarsa, beni toplumdan
dışlarlar. Bu baskıyı içinde hisseden kişi bir süre sonra kendisini toplumdan dışlamak ister!
Dışlanma başlayınca, kişi kendisini eve kapatmak ister ve hem kendisi, hem de ailesini zor durumda
bırakmamak için, kendisini eve kapatmaya mecbur hisseder kendisini. İşte bu yalnızlık, kişilerin
dünyalarının küçülmesine, düşüncelerinin azalmasına, kendi kendine konuşmaya başlamasına, sürekli
hayal ȃleminde yaşamasına, bunun sonucunda bunu görmüştüm (deja vu) veya bir şeyleri unutmak
isteyip; daha önce görmedim, hatırlamıyorum (jamais vu ) zihniyetinin oluşmaya başlamasına neden
olur. Çünkü artık dışarı çıkmaya cesareti yok, tek başına evde yapabileceği bir şey yok ve o kişinin
kitap okumaya bile aklını bile toplayabilecek dermanı bile yok! Hatta evdeki bireylerle konuşunca,
epilepsi, nöbet gibi sorular gelebilir diye, onlarla bile konuşmak istemeyen bir birey ortaya çıkar. Değil
çevresindekilerin yanında, sosyal medyada bile paylaşım yapacak cesareti kalmamasına kadar gider!
Kısaca bu durumun devamı toplumdan soyutlanma yani izolasyonu getirir!
İzolasyon ile toplumdan tamamen kendisini soyutlaması ise, anksiyete bozukluğunu başlatır…
Anksiyete bozukluğu ile her konuşulandan bir anlam çıkaran, sürekli farklı yorumlayan, aşırı endişeli
kişilerin ortaya çıkması durumudur. Yalnız kaldık ve kafamız sürekli nöbetle, damgalanmayla,
yalnızlıkla meşguldü ve anksiyete ile tedirginlikler, şüpheler de üstüne eklendi. Bunun sonucu ise,
depresyona giriş olur ki; bir sonraki etap intihardır.’ Psikiyatriye gitmemekte direnmemek, en geç bu
dönemde psikiyatrik tedaviye başlanmış olmalı ki; kötüye gidiş olan intihar noktası durdurulabilsin...
Bu nedenle depresyon noktası; artık kırmızı çizgidir!
Depresyona giren kişilerde, güçsüzlük, uykusuzluk, duygudurum bozuklukları gibi durumlar ortaya
çıkar. Tabi bunlar korkuyu da yanına alır! Korku ile depresyonun bileşkesi en tehlikeli noktaya bizi
sürükler!
Son nokta dediğimiz yerin adı; intihardır! Epilepsililerin dünyada ve ülkemizde intiharlarda 1. sırada
olduğunu üzülerek hatırlatıyorum…
O zaman ne yapmalıyız? Mor gün olduğuna göre nasıl olumlu bakarız? Bizler sizlere ne tavsiye
ediyoruz; buradan bakalım…
Epilepsiyi duydum; çok üzüldüm ama sonra ailem ile paylaştım ve KABULLENDİM.
Kabullendiğim için TOPLUMUN İÇİNE GİRDİM.
Topluma girdiğim için, toplumdan İZOLE OLMADIM.
Artık herkese kendi durumunu anlatırken, karşımdakiler de bana durumlarını anlatıyor ve
paylaşım ile YÜKÜM HERGÜN AZALIYOR.
Yüküm azaldıkça, kendimi psikolojik olarak daha iyi hissediyor, daha mutlu oluyorum. Yani
kendimi DAHA İYİ HİSSEDİYORUM.
Biliyorum ki; nöbetlerin çoğu üzüntü, sevinç, korku, uykusuzluk gibi nedenlerle geliyor! Daha
iyi hissettikçe NÖBETLERİM AZALIYOR.
Nöbetler azaldıkça, İLAÇLARIM AZALIYOR.
İlaçlarım azaldıkça, YAN ETKİLERİ AZALIYOR.
Yan etki azaldıkça, iş hayatı, sosyal hayat gibi görevlere katılmak, sosyal sorumluluk alma
görevi hissediliyor ve bakış açım değiştiği için, dünyadan TALEPLERİM, HAYALLERİM,
BEKLENTİLERİM ARTIYOR.
Şimdi MOR GÜNDE beraber düşüneceğiz, yalnızlıkları mantıklı düşünme, karar verme, kafayı dinleme
için yapalım; kendimizi izole etmek için değil! Her zaman savunduğum bir fikir var… Hastalığın %50’lik
kısmı doktor, ilaç, EEG, MR gibi etkenlerden, %50’lik kısmı ise, ilacın vaktinde kullanımı, kişinin olumlu
yaklaşımı, kendisine güvenmesi, epilepsiden daha güçlü olduğunu hissetmesi, uyarıcı maddelerle çok
samimi olmama durumudur. Sen %50’lik kısmını yaparsan, doktor zaten %50’lik kısmını yapıyor.
Buradaki tek ve en önemli soru: Sen iyileşmek istiyor musun?
Mor renge, yalnızlığa hangi açıdan bakıyorsun? Ben, karar vermek, kafamı dinlemek için kullanıyorum
ve çok güzel sonuçlar alıyorum! Seçimi diğer bir epilepsili olarak şimdi sen yapacaksın! Bizim
yürüdüğümüz olumlu yolda yürümeye var mısın? Cassidy Megan’ın dediği gibi, epilepsililerin hiç
kimseden, hiçbir farkı yok! Başını çevirdiğin zaman göreceksin; yalnız değilsin! Bugün sağlıklı herkes,
dünyaya epilepsiye aday olduğunu düşünerek mor gözle baksın! Epilepsi Farkındalık Günü olan 26
Mart farkındalık günümüz; MOR GÜNÜMÜZ güzel yarınlara pencere açsın! Sevgiler…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.