Aynur YAVUZ

Tarih: 27.01.2022 15:25

Ölmemiş Vicdan En Rahat Yastıktır

Facebook Twitter Linked-in

Ölmemiş Vicdan En Rahat Yastıktır 

 

Bir kaç gündür etkili yağan kar şehir hayatını olumsuz etkiledi. Yollar kapandı, yollarda iş yerinde mahsur kalanlar evlerine dönemedi.

Saatlerce diz boyu karlara batıp çıkarak kilometrelerce yol yürüyenlerin bir an önce sıcacık yuvalarına  kavuşmaları en büyük dilekleriydi.

Çok şükür, zor olsa da soğuktan eller, ayaklar buz tutsa da bu yürüyüş saatler sürse de nihayet sıcacık yuvalarına sağ salim  ulaştılar yakınlarımız. 

 

Rabbimiz bizleri zaman zaman imtihan ediyor.

Bazen musibetlerle, hastalıkla, depremle, yangınlarla. Ya da gökten her bir tanesini bir meleğin usul usul indirdiği kar taneleri ile...

"Kulum başına gelen bu musibetlerden ders alıyor mu? Şikâyet ediyor mu?

Ya da empati yaparak haline  şükredip, aynı durumda olan kardeşlerin acılarını yüreğinde hissediyor mu?"

Suriye kırsalında muhacir kardeşlerimizin on bir yıldır tekrarlanan kar ile imtihanı her kış devam ediyor. Yağan yağmur ve kar çadırlarda yaşayan aileleri perişan ediyor.

Yağan kar'ın yükünün ağırlığına dayanamayarak çöken çadırların altında binlerce aile kar altında kalıyor. Gece çocuklarını uyuturken eline geçirdiği bulabildiği kuru giysileri battaniye yorganları kendilerinden ziyade yavrularına saran, ninniler söyleyerek öpüp kokladıkları çocuklarının sabah günün ilk ışıkları ile cansız kaskatı kesilmiş bedenlerine sarılarak uyandırmaya çalışan anaların feryatları, çığlıkları karlarla  kaplı düz  ovada yankılanıyor, Ah! ları arş-ı alayı titretiyor.

Aralarında bebeklerinde bulunduğu on beş çocuğun Suriye kırsalında  çeşitli kamplar donarak öldüğü haberleri geliyor.

 

Ne kadar acı Allah'ım!

Evladına ninniler söyleyerek uyutan annenin çocuğunun yüzünde beliren  gülümsemesini tatlı tatlı seyredip, her gece bir gün tekrar kavuşacakları evlerini hikâye gibi anlatarak, hayal dünyasında sıcacık evlerine rahat döşeklerine doğru  gezintiye çıkarıp, uykuya dalışlarını izlerken o annenin çocuğunun yüzünü  son görüşü olacağı aklına gelir miydi? 

"Az  kaldı yavrum! Rabbimin izni ile güzel günler gelecek. İki katlı evimizin bahçesinde yine kardeşlerinde tekrar koşup oynayacaksınız. Sobamız da size kestane pişireceğim, külüne patates gömeceğiz" diye anlatırken gözleri kapanan yavrusunun bir daha o güzel gözlerinin hiç açılmayacağını bilmek ah! Ah! O anne için ne acı.   

Çok değil on bir yıl önce onlarında evi vardı. Bahçelerinde evlatları neş'eyle koşup oynuyordu.

Apartman daireleri  sıcacıktı.

Belki de onlar da dışarıda kalmışlara merhamet ediyorlar onlar için üzülüyorlardı.

Hiç akıllarına gelir miydi? 

Acıdıkları, merhamet ettikleri ya da umursamadıkları bu insanlardan gün gelecek daha beter bir hayat yaşayacaklar.

Bilemezlerdi elbette! İnsanoğlu o kadar aciz ki! Kul imtihan olacaksa Allah (c.c) başlarına zalim bir yönetici atar; Zalimlikte sınır tanımayan diktatör, kendi halkına zulmeder. 

Hem de öyle bir zulüm ki! Gözünün üzerinde kaşın var gibi sudan sebeplerle kendine biat etmeyenleri yerinden yurdundan eder, kardeşi kardeşe kırdırtır, sonra zindanlara tıkar. İşkence, tecavüz akla, hayale, vicdana, sığmayan insanlık dışı uygulamalarla  öldürmeye çalışır, ölen ölür; Ailesi olan anasını, babasını, kardeşini, evladını kurtarabilmek için fahiş rüşvetler  ödeyerek yakınlarını zindandan kurtarır. Parası  malı mülkü olmayan garibanlar, zindanların karanlık dehlizlerinde ölmek için Allah (c.c) her an dua eder.

Ne bitmez bir zulüm Yarabbi! Tarihe kendi halkını bombalayan zalim diye geçen bir diktatör.

Kendi topraklarını DEAŞ, PKK, PYDY ve Rusya'ya peşkeş çeken bir deli.

On bir yıldır bu zulüm devam ediyor. Çadırlarda yazın güneşin kavurucu  sıcağıyla, susuzlukla, yılan, çıyan, akreplerle boğuşan muhacir kardeşlerimiz;

Kışın soğukla, yağmurlarla, balçık gibi sıvanan kırmızı çamurla ve devamlı  yağan etkili karla mücadele ediyor.

Evlerinin hayali  hafızalarında silinmeye çoktan  başladı bile . 

2011 yılında çadırlarda zor şartlar altında  doğan büyüyen çocuklar on bir yaşında. 

Elleri, yanakları soğuktan kızarıp yara olmuş.

Çoğu anne kendince bir yöntem geliştirmiş.

Gecenin ayazında donarak ölmesin diye çocuklarını çadırların önünde saatlerce yürütüyorlar, ta ki elleri ayakları soğuktan morarana kadar.

Karton koliler var ya hani! STK’ların dağıttığı gıda kolileri, içi boşaltıldıktan  sonra bebekler onun içine sarıp yatırılıyor neden mi? 

Sıcak tutsun soğuğu geçirmesin diye.

Hani bizim fermuarı bozuldu, tutacak sapı kırıldı diye gözden çıkardığımız çöpün yanına koyduğumuz valizler var ya; İşte onlar bebekler için konforlu beşiğe dönüşüyor.

Konfor dediğime bakmayın! İçine katlanıp serilen  battaniye  onu da  bulabilirlerse ve yağmurdan yaştan ıslanmadıysa konfor oluyor garibanlara...

Gelin hep birlikte ülkemiz olarak seferberlik ilan edelim. Kardan çöken başlarını sokacak bir çadırları bile bulunmayan evlat acısı ile yanıp kavrulan, annelere babalara omuz verelim.

Biriket ev kampanyasına destek vererek  sırtlarını dayayacakları bir duvar ve başlarını sokacak bir çatı yapalım.

Bir çuval un bir battaniye, bir çuval kömür, gıda, gücümüz neye yetiyorsa bir çift çorap, bot, mont yakınımızda bulunan STK’larla iletişime geçip bırakalım.

SMS atalım on lira ne işe yarayacak demeyelim unutmayalım ki! 

Damlaya damlaya göl olur. Başka anneler ağlamasın.

Başka çocuklar daha hayatının baharında donarak ölmesin diye.

Selam ve dua ile....

Aynur Yavuz


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —