Peygamberlerin Mirası: Arafat
Her yıl bir gün, zaman durur Arafat’ta.
Toprak dile gelir, gözyaşı yağmur olur semaya yükselir.
Ve insan, kendine döner. Aslında hep aradığı yer burasıdır:
Kendiyle ve Rabbiyle baş başa kalacağı kutsal bir durak…
Arafat, bir dağ değil sadece.
O, Hz. Âdem’in tövbesiyle başlayan bir insanlık hatırası…
Hz. İbrahim’in teslimiyeti, Hz. Muhammed’in (s.a.v) ümmeti için dökülen gözyaşları…
Ve bugün, milyonların “Lebbeyk Allahümme lebbeyk” diye çağırdığı ilahi bir buluşma noktası.
Her milletten, her renkten, her dilden insanlar,
Beyaz ihramlarla dünyevi kimliklerini geride bırakıp,
Bir tek kimlikle çıkarlar Arafat’a: KUL.
Hacıların yüzleri güneşte yanar ama kalpleri arınır.
O anda milyonlarca yürek aynı anda aynı yöne dönmüş,
Aynı dua ile Rabbine sığınmış olur:
"Ey affeden Rabbim, beni de affet…"
Arafat, sadece bir ibadet değil;
Bir mahşer provasının sessiz çığlığıdır.
Herkesin eşitlendiği, hiçbir unvanın sökmediği,
Yalnızca kalbinin diliyle konuşabildiği bir yerdir.
Bugün orada bulunanlar sadece kendi adlarına değil,
Tüm insanlık adına af diler, merhamet ister, barış diler…
Çünkü orası peygamberlerin mirasıdır;
Ve o mirasın yükü, dua kadar ağır, umut kadar değerlidir.
Belki biz Arafat’ta değiliz ama,
Arafat’ın dili kulaklarımızda çınlıyor:
"Ey insan! Dur ve düşün… Sen kimsin, nereye gidiyorsun?
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.