12.03.2025 10:01:00

Ulaş Salih Özdemir

PRANGALI AT..!

Kapı ardına kadar açıktı. Hafif bir rüzgâr, özgürlüğün kokusunu içeri taşıyordu. Gökyüzü, uzakta salınan yeşil tepeler, serin toprak… Hepsi onu çağırıyordu. Adımları titredi bir an. Ruhunun derinliklerinden gelen bir fısıltı, "Koş!" diye haykırıyordu. Fakat koşamadı.

Ayak bileklerindeki prangalar, soğuk ve paslı zincirler gibi ruhuna da vurulmuştu. Özgürlük ona uzak bir hayaldi artık. Oysa bir zamanlar ne kadar hızlıydı… Kasları yay gibi gerilir, rüzgârı peşine takar, yeryüzüne meydan okurcasına dörtnala koşardı. İnsanlar hayranlıkla izler, "Bu atın içinde fırtınalar var!" derlerdi. Ama şimdi, ne kadar istese de adımlarını hızlandıramıyordu.

Ona ağır yükler verilmişti. Sırtına konulan yüklerin yalnızca eşyalar olmadığını biliyordu. Beklentiler, korkular, geçmişin gölgeleri… Hepsi sırtına çökmüş, omuzlarını çökertmişti. Bir adım atsa bile dizleri titriyordu. Yine de içinde bir ateş vardı. Bir kez daha, tek bir kez daha koşabilse, herkesi kendine hayran bırakabileceğini biliyordu.

Ama etrafındaki insanlar buna izin vermiyordu. "Sen ancak yük taşırsın," diyorlardı. "Koşmak sana göre değil. Senin işin bu değil." Onların sözleri, prangalarından daha ağırdı. Onun için kararlar alıyor, ona sınırlar çiziyor, "Böyle yapmalısın," diyerek özgürlüğünü elinden alıyorlardı.

Bazen hayal kuruyordu. O hayallerde prangalar çözülüyor, yüklerinden kurtuluyor, tekrar koşuyordu. Rüzgâr, tüylerini okşuyor, toynakları toprağa isyanla vuruyordu. İnsanlar onu izliyordu ama bu kez şaşkın ve hayran bakışlarla. Kimse ona ne yapması gerektiğini söylemiyordu. O, sadece kendi ritmiyle, kendi istediği gibi koşuyordu.

Ama hayaller ne kadar güzelse, gerçek o kadar katıydı. Zincirler hala bileklerindeydi. Sırtındaki yük daha da ağırlaşmıştı. Gözlerini açık kapının ötesine dikti. Gitmek istiyordu ama bir adım bile atamıyordu.

Ve sonunda, içindeki ateş yavaş yavaş sönmeye başladı. Bir zamanlar fırtınalar estiren at, şimdi boynunu eğdi. Yüküyle barışmış gibi görünse de, gözlerinde hâlâ sönmemiş bir kıvılcım vardı. Çünkü biliyordu: Eğer bir gün o prangalar çözülürse, eğer bir gün sırtındaki yükler alınırsa, o zaman herkes, içinde taşıdığı fırtınayı görecekti.

Özgürlüğe Doğru

Kapı hâlâ ardına kadar açıktı. Ama bu kez farklıydı. Bu kez prangalar yoktu. Zincirlerin soğuk ağırlığı çözülmüş, ayak bileklerindeki o paslı kelepçeler yere düşmüştü. Hafif bir rüzgâr, artık sadece özgürlüğün değil, zaferin de kokusunu taşıyordu.

At bir an durdu. Bunu hayal etmişti defalarca. Ama şimdi gerçekten özgürdü. Öyleyse neden tereddüt ediyordu? Sırtındaki yüklerin hayaleti mi hâlâ onu geri mi çekiyordu? Hayır. Artık kimse ona ne yapması gerektiğini söyleyemezdi. Artık ona yük taşıması gerektiğini hatırlatan ağırlıklar yoktu. İçinde bir yerlerde bastırdığı, unutturulmuş bir güç kımıldandı.

Sonra, bir kıvılcım gibi, bir ok gibi, bir yıldırım gibi koşmaya başladı. Önce yavaş, alışmaya çalışır gibi… Sonra daha hızlı, daha özgür… Toz bulutları toynaklarının altından yükselirken, rüzgâr onu sarmaladı. Gökyüzü genişledi, ufuk çizgisi sonsuzlaştı. Artık hiçbir şey ona engel olamazdı.

Kasları hatırlıyordu. Her adımda gücünü geri kazanıyordu. Rüzgâr, yelelerine dolanıyor, toprak, her güçlü vuruşunda ona karşılık veriyordu. Dağlar, tepeler, nehirler… Hepsi gözlerinin önünden akıp gidiyordu. Fakat bu bir kaçış değil, bir zaferdi. O artık özgürlüğüne kavuşmuş, doğayla yeniden bir olmuştu.

Koştukça eski günleri hatırladı. Seyredenlerin hayranlıkla baktığı, her hareketinde bir sanat saklı olan o günleri… Ama şimdi onu kimse izlemiyordu. Kimse ondan bir şey beklemiyordu. Ve bu, her şeyden daha değerliydi.

Koştu, durmadı. Ayakları yorulmadı. Çünkü yıllardır beklediği bu andı. Özgürlüğü, ayak bileklerindeki prangaların gölgesinde hayal etmek değil, rüzgârın içinde hissetmekti. Artık zincirleri çözülmüştü, artık yüklerinden arınmıştı. Şimdi sadece o vardı. O ve sonsuz doğa…

Ve o gün, gökyüzü bir atın yeniden doğuşuna tanıklık etti.

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!


Çebi, Gönüller Bir, Sofralar Bereketli
Aksoy’dan Özel Bireyler İçin Proje Müjdesi
Orman Yangınlarına Müdahale Süresi Rekor Seviyede Kısaldı!
Yesevi Hareketi Derneği'nden Ziyaretler
Edirne Valisi Yunus Sezer'den İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü Mesajı
Özel’den Sahipsiz Hayvan Yasasına Revizyon Çağrısı
Halk Sağlığı İçin Kasap Denetimleri Artırıldı
BM Güvenlik Konseyi'nde Reform Çağrısı
Beylikdüzü Yakın Savunma Sporlarıyla Dünya Sahnesinde
Emniyet Binası Projesi İncelemelerden Geçti
Vali Gül, Esenyurt’ta Binlerce Vatandaşla Buluştu
Ramazan Sofraları Avcılar’da Binlerce Kişiyi Buluşturuyor
Genç Yetenekler Türkiye Şampiyonası İçin Sahada
PTT'den yeni hızlı sistem... Projenin ilk ayağı Bursa'dan başladı
Bakan Bolat: Kent lokantasına değil, Vedat Milor'a soruldu!
TOFAŞ - Darüşşafaka Lassa maçı bı̇letlerı̇ satışta
İstanbul TEM Otoyolu'nda araç yangını
Ramazan ayında vatandaşa eşek eti yedireceklerdi
Erkekleri araba, kadınları kıyafetle etkiliyorlar
Genç sanatçılar! Bu yarışmalar kaçmaz!
MEB'den müfredat dışı eğitim ve tahta renkleri ile ilgili açıklama

YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.