Siyasetin Çürüyen Dili: Freni Boşalmış Üslubun Anatomisi
Siyasi söylemler zaman zaman sertleşebilir; özellikle seçim dönemlerinde veya yüksek tansiyonlu tartışmalarda bu durum sıkça görülür. Ancak demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü ile sorumluluk arasındaki çizgi dikkatle korunmalıdır. Muhalefet etmek en doğal haktır, fakat bu eleştirinin üslubu toplumun genel nezaket ve hukuk kurallarına uygun olmalıdır. Çünkü bu tür açıklamalar sadece bireyler arasında değil, kurumlar ve toplumun genel huzuru açısından da etkiler yaratır. Cumhurbaşkanına yönelik ifadeler, yargı mensuplarına dair söylemler ve genel siyasi üslup kamuoyunda kutuplaşmayı derinleştirebilir. Bu nedenle siyasetçilerin kullandıkları dilin sorumluluğu büyüktür.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in son dönemdeki söylemleri, artık siyasi bir duruşu değil, siyasi sefaletin bir göstergesini işaret etmektedir. Kontrolsüz konuşma şehvetine kapılmış bir siyasetçinin, eleştiri sınırlarını çoktan aştığı görülmektedir. Hareketin, tehdidin ve seviyesizliğin karanlık sularına demir atan bu dil, siyasetin toplumsal değerler üzerindeki etkisini zedelemektedir.
Silivri’deki bir ismin formatladığı anlaşılan bu dil, yalnızca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a değil, yargı mensuplarına da yöneltilen tehditlerle hukuk devleti ilkesine doğrudan saldırı niteliği taşımaktadır. Erdoğan’ın önceki gün yaptığı çarpıcı özet, bu çürümüş dilin ne denli tehlikeli bir hâl aldığını açıkça ortaya koymuştur. Şeyh Galip’in zarif diliyle söylersek: “Zihin fukara olunca akıl ukala olur.” Bilgisizlik, cehalet ve ilimsizlik kibirle birleştiğinde ortaya çıkan şey, freni boşalmış bir dildir. Bu dil, nezaketin sınırlarını aşar; edebi ve ahlaki ölçüleri yerle bir eder.
Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ifadeleri sadece çirkin değil, aynı zamanda milletin iradesine ve devletin itibarına yapılmış bir saldırıdır. Burada belki biraz argo kaçacak ama söz gelmişken belirtmek gerekir: Pavyonda belirlenen adaylıkların, sokak jargonuyla şekillenen üslupların da ancak bu kadar seviyesiz olması mümkündür. Bu seviyesizlik, bir siyasi figürün değil, bir siyasi figürün gölgesinde bile duramayacak bir karakterin tezahürüdür.
Kimse bu sözleri yumuşatmaya kalkışmasın; ülkenin Cumhurbaşkanına hakaret eden bir şahsın bu cevabı fazlasıyla hak ettiği açıktır. Bu millet nezaketiyle büyür, irfanıyla yükselir. Siyaset, seviyesizliğin değil; seviyenin yarışıdır. Ve bu yarışta freni boşalmış dillerin değil, aklıselimlerin kazanması gerekir.
Yüce Türk Milletine duyurulur: Gerekli cevabı sizler vereceksiniz. Bu cesareti nereden alıyorlar? Ya çok cahilane bir edepsizlikten ya da dışarıdan kurulmuş bir zemberek misali planlı bir kurgudan. İsrail’in Recep Tayyip Erdoğan hakkında söylediklerinin bir benzerini Özgür Özel farklı bir biçimde dile getiriyor. İşte Türkiye’yi bölmeye çalışan bu dil, Batı’nın dilidir.
Özgür Özel’in söylediklerini, Silivri’deki şahsın kaleme aldığı, Özel’e söylettirdiği sözler olarak değerlendirmek mümkündür. Bu ifadeler, Türk siyasetinde yeni bir zehirli jargon olarak yerini alacaktır. Bu tür söylemlerin bir cezai müeyyidesi olmalıdır. Çünkü siyasetin dili, milletin aynasıdır. O aynayı kirleten her kelime, sadece bir kişiyi değil, bir milleti yaralar.
Anahtar Kelimeler: siyaset, siyasi üslup, freni boşalmış dil, Özgür Özel, Recep Tayyip Erdoğan, ismet ünal, siyasi nezaket, kutuplaşma, Türk siyaseti, köşe yazısı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.