Siyasetin Gölgesinde Sabotaj: Türkiye'nin Geleceğine Kurulan Tuzaklar
Türkiye'nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı jeopolitik baskılar, ekonomik kuşatmalar ve stratejik sabotajlar yalnızca dış kaynaklı tehditlerle sınırlı değil. Bu tehditlerin içerideki uzantıları, özellikle muhalefet partilerinin söylem ve eylemleriyle daha da görünür hale geliyor. “İçeride direnç, dışarıda teslimiyet” başlığı, bu çelişkili tutumun özünü yansıtıyor.
Dışarıda ne aranıyor?
Muhalefet liderinin Avrupa başkentlerinde gerçekleştirdiği temaslar, Türkiye’nin iç meselelerini uluslararası platformlara taşıma eğilimini gösteriyor. İngiltere Başbakanı’na yapılan “terk edilmişlik” çağrısı, iç yargı süreçlerine dış müdahale beklentisini ima ediyor. Brüksel ve Hollanda’daki mitinglerde Türkiye Cumhurbaşkanı’na yönelik sert söylemler, ülke imajını zedeleme riski taşıyor. Cumhuriyet Halk Partisi kurmaylarının “Türkiye güvenli ülke değil, yatırım yapmayın” çağrıları, doğrudan ekonomik sabotaj niteliğinde. Bu tutumlar, Türkiye’nin dışarıda zayıf ve müdahaleye açık bir ülke gibi gösterilmesine neden oluyor. Oysa ulusal çıkarlar, savunmak için vardır; iç siyaseti dış aktörlere şikâyet etmek için değil.
İçeride ne engelleniyor?
Muhalefetin içerideki direnci ise stratejik projelere karşı takınılan tavırda kendini gösteriyor. Nadir toprak elementleri gibi Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek projelere karşı açılan davalar, kalkınma hamlelerini sekteye uğratıyor. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanının olumlu ÇED raporuna rağmen yürütmeyi durdurma talepleri, bilimsel değil, siyasi reflekslerle açıklanabilir. Milli teknoloji yatırımlarına karşı çıkan söylemler, Türkiye’nin dışa bağımlılığını sürdürme riskini doğuruyor.
İkili oyun mu, ikili sadakat mi?
Bu çelişkili tutum, muhalefetin yalnızca iktidara değil, Türkiye’nin bütününe karşı sorumluluğunu da sorgulatıyor. Dışarıda demokrasi adına yapılan çağrılar, içeride milli iradeye karşı bir duruşa dönüşüyor. İçeride “hukuk devleti” savunması yapılırken, dışarıda yargı süreçlerine müdahale talep edilmesi büyük bir çelişkidir. Türkiye’nin NATO içindeki pozisyonuna dair yapılan açıklamalar, iktidar değişikliği halinde dış politika yön değişikliğine açık kapı bırakıyor.
Milli menfaatlere karşı alınan bu tavır, dış güçlerle yürüyen bir anlayışı işaret ediyor. Hem içeride yatırım karşıtı söylemler üretip hem de dışarıda destek aramak, siyaset değil sabotajdır. Avrupa’daki temaslar üzerinden müdahale çağrısı iması taşıyan mesajların verilmesi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem genel başkanı hem de kurmaylarının el altından ya da açık şekilde yürüttüğü bir politikayı ortaya koyuyor. Bu ülkeye ihanet değil de nedir?
Anahtar Kelimeler: İsmet Ünal, Türkiye siyaseti, muhalefet stratejileri, dış müdahale, ekonomik sabotaj, ulusal çıkarlar, kentsel dönüşüm, milli teknoloji yatırımları, dış politika, Türkiye’nin geleceği, siyaset analizleri, jeopolitik baskılar
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.