Türkiye'nin Bölgesel Stratejisi Ve Recep Tayyip Erdoğan'ın Ortadoğu'daki Siyasi Ağırlığı…

Ortadoğu coğrafyası, tarih boyunca büyük güç mücadelelerinin ve jeopolitik hesaplaşmaların sahnesi olmuştur. Bu kadim topraklarda bugün yaşananlar, sadece bölgesel değil, küresel dengeleri de doğrudan etkilemektedir. Türkiye, bu denklemin merkezinde yer alan; tarihi, kültürel ve jeopolitik mirası ile bölgenin en önemli aktörlerinden biridir. Son yıllarda izlenen ilkeli dış politika ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararlı liderliği, Türkiye'yi sadece bir bölgesel güç değil, aynı zamanda mazlum halkların sesi haline getirmiştir.

Türkiye'nin dış politikası, özellikle son on yılda sadece çıkar odaklı değil, aynı zamanda insani değerleri önceleyen bir çizgiye oturmuştur. Filistin meselesinden Suriye krizine, Arakan'dan Libya'ya kadar birçok coğrafyada adaletin ve insan haklarının savunucusu olarak öne çıkmıştır. Bu yaklaşım, Batı merkezli statükocu düzeni rahatsız ederken, bölge halkları nezdinde Türkiye'ye olan güveni artırmıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sadece Türkiye'nin değil, bölgedeki birçok halkın da siyasi lideri gibi görülmektedir. Bu durum, onun sadece bir devlet başkanı değil, aynı zamanda bir dava adamı olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır. Erdoğan'ın Filistin için sarf ettiği sözler, Kudüs için gösterdiği hassasiyet, Suriye halkına yönelik insani yaklaşım ve mazlum coğrafyalara uzattığı el, onu bölge halklarının gönlünde ayrı bir yere koymuştur. Bu etki sadece sözde değil, sahada da kendini göstermektedir. Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığı, insani yardımları ve diplomatik girişimleri, Erdoğan'ın liderliğinde şekillenen bir vizyonun ürünüdür. Bu vizyon, Dünya Beşten Büyüktür mottosuyla küresel adaletsizliğe karşı bir başkaldırıyı temsil etmektedir.

Türkiye'nin bu yükselen etkisi, özellikle İsrail gibi bölgesel statükonun baş aktörlerini rahatsız etmektedir. Nagel Komitesi'nin hazırladığı ve bazı bölümleri hala açıklanmayan raporda, İsrail'in Türkiye ile doğrudan çatışma ihtimaline karşı hazırlıklı olması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu durum, Türkiye'nin artık sadece diplomatik değil, stratejik bir güç olarak da ciddiye alındığının göstergesidir. İsrail'in Suriye'deki agresif tutumu, Türkiye'nin bölgedeki etkinliğini kırma çabasının bir yansımasıdır. Ancak Türkiye, bu tür provokasyonlara karşı soğukkanlılığını koruyarak ilkeli duruşunu sürdürmekte ve bölge halklarının yanında yer almaya devam etmektedir.

Ortadoğu yeniden şekilleniyor ve bu dönüşümde Türkiye, sadece bir izleyici değil, aktif bir kurucu aktör konumundadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde yürütülen dış politika, bölge halklarına umut olurken statükoyu temsil eden güçleri de rahatsız etmektedir. Ancak tarih, her zaman hakikatin ve adaletin yanında olanları yazar. Türkiye'nin bu kararlı yürüyüşü, sadece bugünü değil, yarının Ortadoğu'sunu da şekillendirecek kudrete sahiptir.

Yazar: İsmet Ünal

Türkiye dış politikası, Recep Tayyip Erdoğan, Ortadoğu siyaseti, İsmet Ünal, Dünya Beşten Büyüktür, Filistin davası, Türkiye İsrail ilişkileri, bölgesel güç Türkiye, jeopolitik strateji, mazlumların sesi, Nagel Komitesi raporu, Türkiye'nin yükselişi, liderlik vizyonu, Ortadoğu'da barış ve adalet, Türk diplomasisi.