Kızıldeniz Unutmaz: İsrail'in Katliamları, Küresel Vicdan ve Genç Neslin Direnişi
İsrail-Filistin çatışması yalnızca bölgesel bir mesele değil, küresel vicdanı ilgilendiren bir insanlık sorunudur. Özellikle son yıllarda sivillere yönelik saldırıların artması, dünya genelinde genç nesillerin bu duruma karşı daha bilinçli ve aktif bir tutum sergilemesine neden olmuştur. Tepkilerin nedenlerini ve sonuçlarını doğru bir çerçevede ele almak gerekir.
İsrail'in 1967'den bu yana Filistin topraklarında yürüttüğü işgal ve abluka politikaları, mevcut trajedinin tarihsel arka planını oluşturmaktadır. Sivillere yönelik saldırılar, özellikle Gazze Şeridi'nde yaşanan bombardımanlar, açıkça savaş suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Uluslararası hukuk çevrelerinde, İsrail'in meşru müdafaa hakkını kullanırken orantılık ilkesini ihlal ettiği ve sivillere yönelik saldırıların uluslararası hukukla bağdaşmadığı görüşü hâkimdir. Zaten İsrail'in bu eylemleri ilk defa yapmıyor olması, 'meşru müdafaa' söyleminin kabul edilemez bir hak iddiası olduğunu göstermektedir. Cenevre Sözleşmeleri kapsamında sivillerin korunması gerekirken, İsrail'in askeri operasyonları bu temel ilkelere aykırı şekilde yürütülmektedir.
Eski İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın, Hamas'ın eylemlerinin İsrail'in küresel imajını zedelediğini ifade etmesi ve Gazze'de uluslararası bir güvenlik gücü kurulması çağrısında bulunması dikkat çekicidir. Ancak bu yaklaşım, sivillerin yaşadığı trajedileri göz ardı ederek yalnızca diplomatik görünürlüğü önceleyen bir tutum olarak eleştirilmektedir. İsrail'in imajını düzeltme çabaları, yaşanan insani haklar ihlallerinin üzerini örtmeye yetmemektedir. Bu durum küresel kamuoyunda daha fazla tepki doğurmakta ve genç nesillerin vicdani duruşunu güçlendirmektedir.
Üniversiteli gençler ve sosyal medya aktivistleri, Filistin meselesine yönelik farkındalık yaratmada, dijital platformlarda İsrail'in eylemlerini ifşa etmede öncü rol oynamaktadır. Milano'da düzenlenen gençlik yürüyüşleri ve Türkiye'deki üniversite etkinlikleri, bu direnişlerin küresel bir boyut kazandığını göstermektedir. İsrail'in sosyal medya üzerindeki algoritmik manipülasyon çabalarına rağmen Filistin yanlısı söylemler geniş kitlelere ulaşmakta ve küresel destek kazanmaktadır. Bu dijital direniş, bilgi çağının yeni aktivizm biçimidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mısır'daki Gazze zirvesine katılımı, İsrail'in diplomatik meşruiyet kazanma çabalarına karşı güçlü bir duruş olarak değerlendirilmiştir. Erdoğan'ın Netanyahu'nun zirveye katılımına karşı gösterdiği tepki, dünya basınında 'tarihi rest' olarak nitelendirilmiştir. Bu müdahale, sadece diplomatik bir hamle değil, aynı zamanda ahlaki bir duruş olarak küresel vicdanın sesi olmuştur. Erdoğan'ın bu tutumu, İsrail'in imaj düzeltme çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmuştur.
İsrail'in sivillere yönelik saldırıları, yalnızca bölgesel bir çatışma değil, küresel bir insan hakları krizidir. Genç nesillerin yükselen sesi, bu krizin unutulmaması ve unutturulmaması gerektiğini haykırmaktadır. Ehud Barak gibi figürlerin imaj odaklı yaklaşımları, bu utancı silemez. Kızıldeniz unutmaz, çünkü insanlık unutmaz.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.