Yirmi birinci yüzyıl, sadece teknolojik gelişmelerin değil, aynı zamanda kaynaklar ve nüfus alanları üzerindeki büyük hesaplaşmaların yüz yılı olarak şekilleniyor. Özellikle Afrika kıtası; altın, petrol, uranyum gibi stratejik kaynakları nedeniyle küresel güçlerin yeni mücadele alanı hâline geldi. Bu mücadelede Türkiye, sadece bir gözlemci değil, aktif bir aktör olarak sahada yer alıyor.
Türkiye'nin Afrika vizyonu, son yirmi yılda Afrika ülkeleri ile diplomatik ilişkileri olağanüstü bir hızla geliştirdi. 2002'de sadece 12 olan büyükelçilik sayısı bugün 44'ü aştı. TİKA, Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar aracılığıyla insani yardım, eğitim ve kültürel diplomasi alanlarında güçlü bir varlık gösteriyor. Türk savunma sanayisi ürünleri, özellikle Bayraktar TB2 gibi İHA'lar, Afrika ordularının envanterine girmeye başladı.
Sudan'da yaşanan iç savaş, sadece yerel bir çatışma değil, küresel güçlerin vekâlet savaşına dönüştü. Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) adlı paramiliter grubun arkasında Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail gibi aktörlerin olduğu iddiaları, çatışmanın boyutunu gözler önüne seriyor. Türkiye, Sudan'ın meşru yönetimini destekleyerek bölgedeki istikrarın sağlanmasına katkı sunuyor. Aynı zamanda insani yardım ve diplomatik girişimlerle Sudan halkının yanında yer alıyor.
Türkiye'nin gücü; merkezi iktidarı, savunma sanayii kapasitesi ve diplomatik ağı, sadece kendi vatandaşları için değil, dost ve kardeş ülkeler için de bir güvence hâline geldi. Avrupa'nın bile siyasi istikrarsızlıkla boğuştuğu bir dönemde, Türkiye'nin bu sağlam duruşu, bölgesel ve küresel dengeleri etkileyen bir faktör hâline geldi.
Güçlü Türkiye, güvenli gelecek demektir. Türkiye'nin Afrika'daki varlığı, sadece ekonomik ya da askerî çıkarlarla sınırlı değil; aynı zamanda adalet, kalkınma ve bağımsızlık ilkeleri ile şekillenmiş bulunuyor. Bu nedenle Türkiye, 21. yüzyılın büyük fırtınasında hem kendi halkı hem de dost milletler için güvenli bir liman olma yolunda ilerliyor.
Türkiye'nin koruyucu kalkanı hepimiz için tek güvencedir. 21. yüzyılda güçlü devlet korumasına sahip olmayan milletler, büyük acılar çekecek ve büyük fırtınada sığınacak güvenli limanları olmayacak. Belki de bu yüzyılın en büyük trajedileri bu alanda yaşanacak. Özellikle kaynaklar üzerinde görülmemiş yeni büyük hesaplaşmalar yaşanırken o toprakların insanları kurban edilecek. Çünkü bu, alışık olduğumuz kaynak savaşlarından çok daha vahşi olacak. Örneklerini şimdiden görmeye başladık bile. Türkiye bu alanda dünyanın en şanslı ülkelerinden biridir. Merkezi iktidar alanı çok güçlü ve daha da güçlenmesi için çok çalışıyor. Birçok Avrupa ülkesi bile bu korkuyu yaşarken, Türkiye Cumhuriyeti kalkanı altında nasıl bir güven içinde olduğumuzun idrakinde olun.
Boş heveslerle bu gücü zayıflatmaya kalkışmayın, geleceğimiz üzerinde kumar oynamayın ve oynayanlara da fırsat vermeyelim. Özellikle bu konuda muhalefeti de buradan uyarmak istiyorum. Yeni dünya düzeninde, eski tabirle, Nuh'un gemisi kalkıyor, herkes bu gemide yerlerini ayırtsın. Geç kalınırsa telef olursunuz. Bu yazdıklarımı sakın ola ki afaki sanmayın.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.