Zamanı Tutmanın Yolu…
Merhaba sevgili okurlarım. "Sabah gözümüzü açtığımız andan itibaren ya geçmişin yüküyle ya da geleceğin telaşıyla boğuşuyoruz; peki, anı yaşamayı ne zaman unuttuk?"bu konudan siz değerli okurlarıma bahsetmek isterim.
Sabah gözümüzü açtığımız andan itibaren zihnimiz bir koşuya başlar. Henüz kahvemizi yudumlamadan, günün listesi kafamızda sıralanır. “Bugün ne yapmam gerekiyor?” “Ya yetiştiremezsem?” “Dün keşke şöyle yapsaydım…” derken gün biter, ama biz gerçekten orada olmuş muyuz?
Bazen öyle günler yaşarız ki, akşam olup yatağa uzandığımızda “Bugün ne yaptım ben?” diye düşünürüz. Zihin sürekli bir yerlere gider, ama beden hep buradadır. İşte o kopukluk, yorgunluğun asıl sebebidir. Anda kalamadığımız her an, yaşamadığımız zamandır.
Peki nedir anda kalmak? Moda olmuş bir kişisel gelişim klişesi mi, yoksa gerçekten yaşama dair bir anahtar mı?
Aslında o çok duyduğumuz “mindfulness” ya da “farkındalık” tam olarak bu: Dikkatini geçmişin pişmanlıklarından ve geleceğin kaygılarından çekip, anın içinde kök salmak. Burnundan giren havayı fark etmek, elindeki bardağın sıcaklığını hissetmek, karşındaki insanı gerçekten dinlemek…
Kolay değil, kabul. Çünkü zihnimiz, sürekli ileri ya da geri sarma alışkanlığında. Ama bu alışkanlık değişebilir. Tıpkı kas geliştirir gibi, anda kalma becerisi de pratikle güçlenir.
Bir deneyin: Günde sadece 5 dakikanızı ayırın ve hiçbir şey yapmadan sadece nefesinize odaklanın. Göreceksiniz, günün geri kalanı bile daha berrak gelecek. Belki trafik sıkışıklığı hâlâ canınızı sıkacak ama ona nasıl tepki verdiğiniz değişecek. Belki iş yükünüz azalmayacak, ama içinde kaybolmak yerine onu yönetebileceksiniz.
Çünkü anda kalmak, hayatı yavaşlatmak değil; hayatı kaçırmadan yaşamak demektir.
Zaman geçiyor. Ama her şey hâlâ burada: Şu anda. Siz neredesiniz?
Sağlıkla kalın, hoş çakalın…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.