Recep Tayyip Erdoğan'ın Diplomatik Hamlesi: Türkiye Bölgesel Gücünü Pekiştiriyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılında Davos’ta dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e karşı söylediği “One Minute” çıkışı, Türkiye’nin İsrail politikalarında bir dönüm noktası olmuştu. Bu çıkış, Erdoğan’ın uluslararası arenada adalet ve mazlumların hakları adına ses yükselten bir lider olarak tanınmasını sağladı. El-Şeyh’te düzenlenen Gazze Barış Zirvesi’nde yaşananlar da bu duruşun bir devamı niteliğindeydi. Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun zirveye katılacağı haberini aldıktan sonra, “Netanyahu varsa biz yokuz” diyerek uçağını Mısır’a indirtmedi ve diplomatik bir rest çekti. Bu tavır, ikinci “One Minute” olarak değerlendirildi.
Erdoğan’ın liderlik tarzı, kriz anlarında kararlı duruş sergileyen, bölgesel dengeleri gözeten ve küresel meselelerde aktif rol üstlenen bir çizgiye sahip. 2025 yılı boyunca Çin’deki Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi’nden Amerika’daki diplomatik temaslara kadar geniş bir yelpazede liderlerle görüşmeler gerçekleştirdi. ABD merkezli Newsweek dergisi, Erdoğan’ı dünyanın en güçlü liderlerinden biri olarak tanımlarken, Türkiye’nin jeopolitik etkisini ve istikrar sağlayıcı rolünü vurguladı. Erdoğan’ın Gazze’deki ateşkes sürecine katkısı, onu sadece bölgesel değil, küresel bir aktör haline getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Netanyahu’ya karşı sergilediği tavır, dünya basınında geniş yankı uyandırdı. Uluslararası medya, Türkiye’yi barış sürecini şekillendiren kilit bir oyuncu olarak tanımladı. Erdoğan’ın bu diplomatik hamlesi, diğer liderler tarafından da desteklendi ve Netanyahu’nun zirveye katılımı engellendi. ABD Başkanı Donald Trump’ın da katıldığı zirvede, Erdoğan’ın masadaki konumu ve liderlerle kurduğu temaslar, Türkiye’nin diplomatik ağırlığını bir kez daha gözler önüne serdi. İsrail basını, Türkiye-Mısır yakınlaşmasını ve Erdoğan’ın Kudüs çıkışını, Netanyahu’ya doğrudan bir mesaj olarak yorumladı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın bu son diplomatik hamlesi, Türkiye’nin yalnızca kendi sınırları içinde değil, tüm Müslüman dünyada ve mazlum halklar nezdinde bir lider olarak konumlandığını bir kez daha gösterdi. Bu liderlik, tarihsel bir çizginin devamı ve Türkiye’nin yeni yüzyıldaki rolünün şekillenmesinde kritik bir dönüm noktasıdır. Liderlik, sadece siyasi bir figür olmanın ötesinde, ümmetin ve ezilen halkların sesi olma sorumluluğunu da taşır. Bu nedenle, Erdoğan’ın değerinin bilinmesi gerektiği yönündeki çağrılar, destekçileri tarafından sıkça dile getiriliyor.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye’deki muhalefet lideri Özgür Özel’in Avrupa gezisinde Türkiye’yi eleştiren yabancı parlamenterleri alkışlaması, kamuoyunda tepkiyle karşılandı. Bazı çevreler, Özel’in bu tavrını Türkiye’nin uluslararası itibarına zarar veren bir tutum olarak değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası arenadaki kararlı duruşu, Türkiye’nin yeni yüzyıldaki konumunu pekiştiriyor. Erdoğan’ın bu tavrı, Türkiye’nin artık sadece kendi sınırları içinde değil, Çin Seddi’nden Afrika’ya uzanan geniş bir coğrafyada söz sahibi olduğunu gösteriyor. Ortadoğu’daki aktif rolü, Afrika’daki diplomatik açılımlar ve küresel meselelerdeki kararlı duruşu, Türkiye’yi bölgesel bir süper güç haline getiriyor.