İstanbul trafiği... Hani derler ya, “İnsanı olgunlaştırır.” İşte o olgunluğun kaynağı trafiğin tam kendisidir. Çünkü İstanbul trafiğinde sabır, karakter, iman, nefes, hatta bazen hayat felsefesi bile güncellenir.
Sabah evden çıkarsınız. Navigasyon “25 dakika” der. İstanbul der ki: “Kardeşim ben öyle bir şehir miyim? Benimle şaka mı yapıyorsun?” Bir bakarsınız, 25 dakika diye başlayan yolculuk, arada bir iki kez hayat muhasebesi yapıp “Acaba ben doğru mesleği mi seçtim?” diye sorguladığınız bir yolculuğa dönüşür.
Korna sesleri ayrı bir dil: Kimi “Hadi yürü!” der, kimi “Dostum seni sevmedim!” der. Ama hepsinin ortak mesajı: “Bu şehirde trafik bizim kültürel mirasımızdır.”
Ve İstanbul trafiği insanı öyle bir eğitir ki... Kırmızı ışıkta beklerken hayat planları yapılır, köprüde beklerken şarkıcı olunur, metrobüs kuyruğunda beklerken diplomatik sabır geliştirilir.
Ama işin en güzeli nedir biliyor musun? Bunca yoğunluğa rağmen yine de İstanbul’dan vazgeçilmez. Çünkü bilirsin ki o trafik bile bu şehrin bir parçasıdır. Bir gün akıcı olsa, “Kesin bir terslik var!” diye endişelenirsin.
Kısacası İstanbul trafiği: Bir çile değil, bir eğitim değil, bir sabır testi değil... Direkt olarak hayatın kendisidir.
Hele bir de avutucu bir yanı var ki: Her köşesi bir başka hikâye, her sokağı ayrı bir sınav. Bir yandan umut verir insana, bir yandan gücünü ölçer. Aynı gün içinde hem yorulur, hem hayran kalırsın. Bir yanın “bıktım” derken, diğer yanın “iyi ki buradayım” diye fısıldar.
Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan telaşı, gecenin sessizliğinde bile dinmeyen bir hareketi vardır bu şehrin. Trafiği, kalabalığı, koşturmacası bazen nefesini keser; ama Boğaz’ın bir kıyısında durup derin bir nefes aldığında bütün o yük bir anda hafifler sanki.
İstanbul, kolay bir şehir değildir. Sabır ister, emek ister, güçlü olmayı öğretir. İnsanını sınar ama bir o kadar da büyütür. Belki de onu özel yapan tam olarak budur: Zorluklarıyla yorarken, güzelliğiyle kendine bağlaması...
Kısacası; İstanbul zordur ama güzelliğiyle bütün zorlukları unutturur. Bir yandan seversin, bir yandan nefret edersin; hem de sonu olmadığını bildiğin ama bir türlü de terk-i diyar edemediğin, etrafı balçıklaşmış bir girdap misali...
Saygılarımla.
İstanbul trafiği, trafik çilesi, İstanbul'da yaşam, sabır testi, hayat felsefesi, köşe yazısı, İstanbul kültürü, yazar adı, metrobüs çilesi, İstanbul'un zorlukları