İsmet ÜNAL

Tarih: 10.09.2025 09:21

Milli Güvenliğe Karşı Konumlanmış Sözde Muhalefet

Facebook Twitter Linked-in

Milli Güvenliğe Karşı Konumlanmış Sözde Muhalefet

Cumhuriyet Halk Partisi artık Türkiye ekseninden çıkmış, milli iradeye karşı konumlanmış bir iç güvenlik tehdidine dönüşmüştür. Terör örgütleri bile silah bırakırken, CHP yönetimi siyasi terörizmi bir araç olarak kullanmakta, içeriden Türkiye’ye saldırmaktadır. Bu durum artık siyasi bir mesele değil, doğrudan devletin güvenliğini ilgilendiren bir krizdir.

CHP’nin milli bir çizgide ilerleme ihtimali kalmamıştır. Türkiye’nin karşısında konumlanan, vesayet odaklarının taşeronu haline gelen bir yapıya evrilmiştir. Parti içindeki vatanseverler için iki seçenek vardır: Ya bu yapıyı iç işgalcilerden temizleyecekler ya da Türkiye’nin milli kimliğine uygun yeni bir siyasi oluşum başlatacaklardır. Hiçbir yapı, Türkiye karşıtı bir ajandayı siyasi kimlikle kamufle edemez. Bu noktada artık siyasi parti değil, dış bağlantılı bir tehdit olarak değerlendirilmelidir.

İzmir’de şehit edilen iki emniyet mensubu ile İstanbul’daki CHP il binasında yaşanan olaylar birbirinden bağımsız değildir. Bu olayların arkasındaki bağlantılar derhal araştırılmalı, devletin güvenlik birimleri gerekeni yapmalıdır. Devlete karşı gelen, sokakları tehdit aracı olarak kullanan hiçbir yapı hoşgörüyle karşılanamaz. CHP yönetiminin pozisyonu, Türkiye ile İsrail arasında yaşanan krizle doğrudan bağlantılıdır. İsrail dışarıdan tehdit ederken, CHP içeriden vuruyor. Bu açıkça dış ajandaya hizmet etmektir.

CHP’de kılıçlar çekilmiş, artık kalkanlar da düşmüştür. Parti içindeki çatışma, cezaevinde yatan müstakbel adayın unutulmanın verdiği öfkeyle tüm cephanesini partiye boşaltmasıyla zirveye ulaşmıştır. Emanetçi başkan ise, kendisini var eden eski genel başkanına karşı efelenmekte, “15 Eylül’de kayyum atanırsa onu kapıdan içeri sokmam” diyerek tehdit savurmaktadır. Özgür Özel’in “Kurtuluş Savaşı’nı kazanan kişi olmak istiyorum” sözleri ise ancak tebessümle karşılanabilecek bir hayaldir.

Gürsel Tekin’in mahkeme kararıyla görevlendirilmesiyle birlikte, Özgür Özel savaş çağrısı yapmış, CHP kendi içinde savaşmaya başlamıştır. Hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet operasyonları bizzat CHP’lilerin ihbarlarıyla başlamıştır. Delege satın alma iddiaları mahkemeye taşınmış, kayyum tartışmaları yine CHP’liler tarafından gündeme getirilmiştir. Kongrelerin şantaj ve tehditle kazanıldığını söyleyenler de CHP’lilerdir. Devletin savcıları ve hakimleri ne yapmalıdır? İhbarları görmezden mi gelmelidir? İtirafları yok mu saymalıdır? Patlayan lağımı görmemek mümkün müdür?

Özgür Özel ve çevresi, tutuklu bulunan İmamoğlu serbest bırakılırsa miting yapmaktan vazgeçeceklerini söyleyerek açıkça yargıya şantaj yapmaktadır. Bu, hukuk değil sokak baskısıyla karar alma çabasıdır. Gerçek şu ki CHP’de büyük bir taarruz yaşanıyor. Ancak bu, Özgür Özel’in arzu ettiği bir zafer değil; hileyle, tehditle partiden uzaklaştırılanların koltuklarını geri alma mücadelesidir.

Hukuku hiçe sayarak yapılan kongreler birer birer iptal edilirken, CHP seçmeni kendini nasıl bir girdabın içinde bulduğunu sorgulamaktadır. Bir yanda işledikleri suçlardan yüzü kızarmayan çeteler, diğer yanda ihtirasla hareket eden yapılar… Bu partide artık çıkış yolu kalmamıştır. CHP iflah olmaz. Türkiye’nin milli güvenliği için tehdit olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye'nin siyasi tarihinde muhalefet partileri her zaman demokrasinin vazgeçilmez unsurları olmuştur ancak bugün Cumhuriyet Halk Partisi bu temel rolünden sapmış, milli güvenliğe karşı konumlanmış bir yapı haline gelmiştir. Derhal kapatılmalıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —