Celil KOCATAŞ

Tarih: 28.10.2025 11:26

Vatandaş Soruyor: Vekil, Başkan... Neden Bizi Ziyaret Etmedi?

Facebook Twitter Linked-in

Vatandaş Soruyor: Vekil, Başkan... Neden Bizi Ziyaret Etmedi?

Malatya’da yaşayan bir gazeteci olarak vatandaşların en çok serzenişte bulunduğu bir konuyu köşeme taşımayı düşündüm. Bir soru dönüp dolaşıp geliyor: “Başkan niye gelmedi?” Sokakta, kahvede, market kuyruğunda herkes aynı şeyi soruyor. Sorunun özü basit ama yanıtlar karışık; vatandaşın merakıyla yönetenin mesaisi arasındaki görünmez duvarı işaret ediyor.

“Gelmesin ya,” diyenler de var, “Gelmesin, otursun makamında, proje üretsin,” diyenler de. Haklılık payı her iki görüşte de var. Bir yandan işini masasında, bürokrasiyle yapan yöneticiler olmalı; diğer yandan halkın, gündelik hayatın nabzını tutan, sokakta yüz yüze konuşabilen bir temsilci de bekliyoruz.

Şehirde bir başkan düşünün: etrafında danışmanı, müdürü, şefi, halkla ilişkiler birimi var. Hepsi bir organizasyonun parçaları. Peki bu ekip ne iş yapıyor? Vatandaş soruyor: “Onlar ne görüyor, hangi raporu kime sunuyor, hangi adımı atıyor?” Eğer herkes görevini yapıyorsa; eğer raporlar hazırlanıyor, geri dönüşler yapılıyor, projeler sahaya iniyorsa; o zaman neden halk hâlen “Başkan niye gelmedi?” diye soruyor?

Gezen başkan mı, çalışan başkan mı? Bu ikisi aynı zamanda var olabilir. Gezip dert dinleyen, mahalleyle saatler geçiren başkan; ama aynı zamanda masasında projeler üreten, yöneten başkan da olmak zorunda. Sorun, bu iki yönün birbiriyle uyumlu olmaması. Saha gözlemi ile bürokratik işlerin birbirine bağlanmadığı bir yönetimde, halkta “görülmeme” hissi doğar.

“Yok diyorsanız, başkan gelsin. Gelsin o zaman,” diyen vatandaşın talebi basit: görünürlük ve hesap verilebilirlik. Sadece selam verip geçmek de değil; sorunları yerinde görmek, not almak, somut adımlar vaat etmek ve takip etmek istiyor insanlar. “Onlar geçecek, onlar görecek, raporu ilgili birime sunup başkana iletecek,” denildiğinde vatandaş bunun nerede karşılığını bekleyeceğini bilmek istiyor.

Halkla ilişkiler birimi, danışmanlar, şefler var diye işler kendiliğinden yürümez. Bu yapıların işi, halkın sesiyle yönetimin planlarını birleştirmek: sahadaki şikâyeti alıp, çözüm önerisiyle birlikte somut bir takvime bağlamak ve netçe duyurmak. Yoksa “rapor sunduk” denilen noktada vatandaş hâlâ “Başkan niye gelmedi?” diye sorar.

Ve bir gerçek daha var: Boş vaatler, sadece ağızdan çıkan sözler, şehirde dolaşan ama işi bir türlü hayata geçiremeyen başkanlar gördük. Bu yüzden insanlar bazen “gelmesin” diyor. Çünkü gezip fotoğraf vermekten öte bir işe yaramayan bir görünürlük istemiyorlar. Gerçek katılım, gerçek çözümler istiyorlar.

O hâlde çözüm ne? İki basit beklenti:

Şeffaflık ve hesap verilebilirlik: Yapılan saha ziyaretlerinin, alınan notların, oluşturulan raporların ve atılan adımların halka duyurulması. Vatandaş, “ne yapıldı”yı görebilmeli.

Sade ve etkili iletişim: Halkla ilişkiler birimleri sadece bildiri yollayan değil; geri bildirim toplayan, takibini yapan, sonuçları paylaşan bir işlev üstlenmeli.

Sonuç olarak; ya “gelmesin” dediğimiz başkan, makamında oturup somut işler üretmeli; ya da gelmesi beklenen başkan çıksın, bizzat görsün, not alsın, geri bildirim versin. Her iki durumda da vatandaşın temel isteği aynı: söylenenin arkasında somut iş ve görünür sorumluluk olsun.

Vatandaş da hâlâ soruyor: “Başkan niye gelmedi?” Cevap basit olmalı: “Gelmedi” diye utanılacak bir şey yoksa gerekçesiyle beraber söylenmeli; gelmişse yapılanlar açıkça paylaşılmalı. Şehir, gizli ajandalarla değil, açık diyalogla yönetildiğinde bu soru kendi cevabını bulur. Oturup hâlimize şükredip beklemek de bir seçenek; ama hesap sorabilen, talep edebilen bir toplum olmayı seçersek, sorular cevapsız kalmaz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —