Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar: Yeni Yüzyılın Sessiz Savaşları
Türkiye, tarih boyunca jeopolitik konumu nedeniyle küresel güçlerin ilgisini çeken bir ülke olmuştur. Asya ile Avrupa arasında köprü olan bu topraklar, sadece ticaret yollarının değil, aynı zamanda medeniyetlerin, ideolojilerin ve stratejik hesapların kavşağıdır. Bugün yaşanan yükseliş, bazı çevreler tarafından tehdit olarak algılanmakta ve Türkiye üzerinde çeşitli oyunlar oynanmaktadır.
Son yıllarda Türkiye’de yaşanan siyasi ve sosyal gelişmeler, dış müdahalelerin iç aktörler aracılığıyla yürütüldüğünü göstermektedir. Belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve medya organları üzerinden yürütülen operasyonlar sadece yolsuzluk ya da yönetim zaafı gibi görünse de, aslında çok daha derin bir stratejinin parçasıdır.
Özellikle büyükşehir belediyeleri, dış kaynaklı fonların ve kara para akışlarının merkezi haline getirilmek istenmiştir. Bu ağlar, sadece yerel yönetimleri değil, ulusal güvenliği de tehdit eden bir yapı oluşturmuştur.
Bazı siyasi figürler ve bürokratlar üzerinden yürütülen casusluk faaliyetleri, Türkiye’nin stratejik planlarının dış güçlere aktarılmasını hedeflemiştir. Bu durum, yalnızca bireysel suçlar değil, örgütlü bir kalkışma planının parçası olarak değerlendirilmelidir.
15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’ye yönelik doğrudan bir müdahale olarak tarihe geçmiştir. Ancak başarısız olan bu girişimin ardından daha sofistike ve örgütlü yöntemler devreye sokulmuştur. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’nın yeni stratejisi; müdahaleler yerine medya manipülasyonu, ekonomik baskılar ve diplomatik izolasyon gibi araçlara dayanmıştır.
Türkiye’nin savunma sanayisindeki ilerlemeleri ve bağımsız dış politikası bu güçleri rahatsız etmektedir. Ortadoğu’da Türkiye’nin artan etkisi, bazı bölgesel aktörlerin stratejik planlarını bozmuştur. Bu nedenle Türkiye’nin iç istikrarını hedef alan operasyonlara destek verilmektedir. İsrail’i sadece askeri bir güç olarak görmek büyük bir yanılgıdır. Çünkü İsrail, dünya ticaretini ve finansman ağlarını elinde bulundurmaktadır. Türkiye askeri olarak İsrail’in işini bir günde bitirir, ancak bu savaşın bir de sonrası vardır.
Türkiye, dünya ekonomisiyle entegre çalışan bir ülkedir. Bu nedenle İsrail’i dizginlemek kolay değildir. Fakat Türkiye, büyük devlet olmanın verdiği sorumlulukla adım adım İsrail’in etrafını çembere almaktadır. Ne zaman İsrail taşkınlıklarını Türkiye’ye yöneltmeye kalkarsa, işte o zaman bizdeki o kadim söz devreye girer: “Ya istiklâl ya ölüm.” O gün geldiğinde, İsrail devleti tarih sahnesinden silinmeye mahkûm olacaktır. Görünen o ki, süreç oraya doğru gitmektedir. Bekleyelim, görelim. Mevlâm neylerse güzel eyler.
Türkiye’de yaşanan bazı ekonomik krizlerin arkasında, dış kaynaklı finansal manipülasyonlar ve kara para operasyonları olduğu iddia edilmektedir. Döviz oyunları ve spekülatif yatırımlar, ülkenin ekonomik direncini kırmayı amaçlamaktadır. Bazı sivil toplum kuruluşları ve medya organları, dış fonlarla desteklenerek kamuoyu yönlendirme aracı haline getirilmiştir. Belediyeler üzerinden yürütülen projeler, sadece hizmet değil, aynı zamanda finansal bir kalkışma altyapısı olarak görülmelidir. Bu bağlamda Ekrem İmamoğlu’nun da bu oyunun bir parçası olduğu değerlendirilmektedir.
Türkiye, Selçuklu’dan Osmanlı’ya, oradan Cumhuriyet’e uzanan devlet geleneği ve genetik hafızasıyla, bu tür müdahalelere karşı güçlü bir direnç mekanizmasına sahiptir. Devletin refleksleri, dış müdahalelere karşı köklü bir dayanıklılık sergilemektedir. Halkın seçimlerde gösterdiği duyarlılık, bu oyunların etkisini azaltmaktadır.
Kurumlar arası koordinasyon ve güvenlik birimlerinin etkinliği, Türkiye’nin iç cepheyi koruma kapasitesini artırmaktadır. Türkiye üzerinde oynanan oyunlar, sadece bugünün değil, yüzyılların birikimiyle şekillenen büyük bir mücadelenin parçasıdır. Bu mücadele, yalnızca siyasi değil; kültürel, ekonomik ve stratejik bir savaştır.
Türkiye’nin bu oyunlara karşı kararlı duruşu, yalnızca kendi geleceğini değil, bölgesel ve küresel dengeleri de belirleyecektir. Şimdiye kadar yapılan tespitler bir araya getirildiğinde, Ekrem İmamoğlu’na biçilen rolün, ülkemiz üzerinde oynanmak istenen büyük bir oyunun parçası olduğu anlaşılmaktadır. Devlet bu tehlikeyi zamanında sezmiş ve önlemini almıştır. Ekrem İmamoğlu’nun kurum yöneticilerine karşı tehditkâr tutumu da bu oyunun yansımasıdır.
Türkiye güçlüdür, sabırlıdır ve tarih boyunca olduğu gibi bu sessiz savaşları da kazanacaktır.